Artroskopi, eklem boşluklarının optik aletler yardımıyla büyültülerek televizyon ekranına aktarılmasıyla uygulanan bir cerrahi işlemdir. Artroskopi vücuttaki tüm eklemlere uygulanabilmektedir
Artroskopi, omuz eklemine anesteziyi takiben (genel veya bölgesel) 0.5 cm’lik, genelde 2, bazen 3 adet delikten sokulan kamera sistemi ve ince cerrahi aletlerle yapılır. Kameraya bağlı kapalı sistem ekran sayesinde omuz içi dokular büyültülerek televizyon ekranına aktarılır. Böylelikle cerrah, omuzu açmadan omuzun içini net görür ve müdahalesini yapar.
Avantajları
Tanı amaçlı
Akut omuz çıkıkları
Omuz çıkıkları öne, arkaya, aşağıya ve çok yönlü olmak üzere 4 tiptedir. Öne çıkıklar en sık görülen tipidir. 20 yaşından önce olan çıkıklarda kürek kemiğinde eklem yapısına katılan labrum dediğimiz, kol kemiğine bariyer görevi yapan yapı zedelenir ve kürek kemiğine yapıştığı yerden ayrılır. Bu bariyer yapısı zedelendiği için omuzun tekrar çıkma olasılığı artar.
İlk omuz çıkığı genellikle oldukça büyük bir travmayla olur. İlk çıkıktan sonra tedavi kurallarına uygun yapılmış olsa bile yeniden çıkma olasılığı vardır. Özellikle ilk çıkık 20 yaş altında olmuşsa, yeniden çıkık olasılığı %80’dir. 40 yaş sonrası ilk omuz çıkığı geçiren hastalarda tekrarlayıcı çıkık oranı %20 civarındadır.
Öne Çıkığın belirtileri:
Akut çıkıkların tedavisi
Genel anestezi olmadan çıkığın yerine yerleştirilmesi: Çıkığın yerine yerleştirilmesi hastaya ani bir rahatlık verir. Yumuşak ve ağrısız bir yerine oturtma işlemi için kasların gevşek olması gerekmektedir. Hasta gevşedikçe sonra değişik manevra teknikleri ile omuz eklemi yerine oturtulur.
Genel anestezi altında çıkığın yerine yerleştirilmesi: Eğer hastanın omuz eklemi anestezi almadan yerine oturmuyorsa veya hastada çıkıkla birlikte kırık varsa genel anestezi altında yerine yerleştirilmelidir.
Hastanın omuz eklemi yerine oturtulduktan sonra omuz eklemi bir bandaj ile sabitlenir. Çıkık sonrası ağrı geçene kadar sabitleme devam etmelidir. Genellikle ilk çıkıklarda bu süre 3 haftaya kadar ulaşır. Hareket ve rotator kılıf kaslarının güçlendirme egzersizleri erken dönemde başlanmalıdır. Spor veya diğer aktivitelere dönüş için yeterli güce ulaşılana kadar beklenmelidir.
Tekrarlayan omuz çıkıkları
Omuz bir defa çıktıktan sonra omuzun stabilizasyonunu sağlayan dokuların bir kısmının iyileşememesi omuzun yeniden çıkmasına neden olur. Bunlardan en sık görüleni labrum denen kıkırdak desteğin kemiğe yapışma yerinden ayrılması (Bankart lezyonu), omuz kapsülündeki gevşeme ve kol (humerus) kemiğinin baş kısmındaki hasarlar (Hill sacs lezyonu) sorumlu tutulmaktadır. Bu problemlerin onarıldığı cerrahi müdahaleler sonrasında bile yeniden çıkıklar oluşabilmektedir.
Tekrarlayan omuz çıkıkları eklemde bozulma ve kireçlenmelere neden olabilirken omuz çevresi kas ve tendonlarda kalıcı hasarlar oluşturabilir. Bu nedenlerle tekrarlayan omuz çıkıklarında cerrahi tedavi önerilir.
Omzunuz çıktığında derhal doktora başvurun. 3-4 hafta tesbit sonrası omuz adelelerinin kuvvetlendirilmesi önemlidir. Bütün bunlara rağmen omzunuz yeniden çıkabilir.
Tekrarlayıcı çıkık tipleri
Travma sonrası oluşan çıkıklar: İlk çıkık çoğunlukla önemli bir travma ( düşme, çarpma, trafik kazası) ile oluşur. Omuzun tekrar çıkma olasılığı artar. İlerleyen vakalarda çıkıklar çok kolay olabilmekte ve hastalar genellikle omzunu kendileri yerleştirebilmektedirler. Tek tedavi seçeneği ameliyattır.
Atravmatik çıkıklar: İlk çıkığın önemli bir travma olmadan, günlük işler sırasında omuz ekleminin fazla zorlanması ile oluşur (kolu çevirmek, fırlatma, ters bir hareket yapmak gibi). Hem arkaya hem öne çıkar. Bu hastalarda omuz çok kolay çıkmakta ve yerine girmektedir. Fizik tedavi ile % 80 başarı elde edilir. Fizik tedaviye cevap vermeyenlerde ise ameliyat gerekir.
İstemli çıkıklar: Hastalar omuzlarını istemli olarak öne ve arkaya çıkarıp yerine yerleştirirler. Bu hastaların öncelikle istemli çıkık yapmaktan vazgeçmeleri gerekir. Bunun için bazen psikolojik tedavi gerekebilir. İstemli çıkık yapmaktan tamamen vazgeçen hastalarda atravmatik çıkıktaki gibi tedaviye devam edilir. Fizik tedaviye rağmen belirli hareketlerde çıkık oluşuyorsa cerrahi tedavi denenebilir fakat cerrahi tedavi başarısı oldukça düşüktür.
Cerrahi tedavi
Genelde artroskopik ameliyatlar ile % 80, açık ameliyatlarla ise % 85 civarında başarı sağlamaktadırlar.
Artroskopik cerrahinin avantajları:
Artroskopik cerrahinin dezavantajları:
Ameliyat sonrası süreç
Kolunuzu baş üzerine kaldırma konusunda zorluğunuz varsa, diğer omzunuza dokunamıyor veya kolunuzu arkaya götüremiyorsanız omuz hareketlerinde bir kısıtlanma var demektir. Hareket kısıtlılığı “Donmuş Omuz” hastalığında ilk belirtilerdir.
Kimlerde daha sık görülür?
Hastalığın nedeni nedir?
Donmuş omuz hastalığının nedeni bilinmemektedir. Bir enflamasyon sonucu omuz kapsülünde kalınlaşma ve büzülme oluşur. Bu durumda omuz başının eklemdeki hareketi kısıtlanır. Bu nedenle modern omuz tedavilerinde omuza uygulanan tespit süreleri çok kısaltılmış ve bu süre içinde omuz hareketleri önerilmeye başlanmıştır.
Donmuş omuz genellikle tek omuzda olur. Ancak vakaların 1/3 ünde her iki omuz hareketlerinde kısıtlanma vardır.
Hastalığın seyri nasıldır?
Donmuş omuz yavaş ve sinsice gelişir. Hastalık genellikle 3 aşamada gelişir.
1-Başlangıç dönemi; Geceleri daha fazla olmak üzere ağrı vardır. Artan ağrı ile birlikte hareket kısıtlılığında bir artış görülür. Bu aşama 2 ile 9 ay sürer.
2-Donma dönemi; Ağrı azalmaya başlar ve kol hareketleri ağrısız hale gelir. Ancak hareket kısıtlılığı artmıştır. Bu kısıtlılık diğer kol hareket açıklığının yarısına kadar ilerleyebilir. Bu aşama 4 ile 12 ay sürebilir.
3-Çözülme dönemi; İlerleme durur. Hastaların bir kısmında hareket yeteneğinde dereceli bir artış olur. Bu dönem 12-48 ay kadar sürebilir. Bu dönemde bazı hastalarda omuz hareketlerini geri kazanmak için ameliyat gerekebilir.
Bu tür yakınmalarınız varsa hiç zaman geçirmeden bir ortopediste başvurun. Erken dönemde başlanılan tedavinin çok daha etkili ve daha basit olduğu unutulmamalıdır. Doktorunuz muayene ardından bir röntgen isteyecektir. MR incelemesi genellikle istenir.
Tedavi
Tedavi hastalığın hangi aşamada ve ciddiyette olduğuna göre biçimlendirilir. Tedaviyi 5 aşamada değerlendirmek mümkündür;
1- İlaç ve egzersiz tedavisi; Ağrı kesici-anti romatizmal ilaçlar ile birlikte fizyoterapistler tarafından öğretilen egzersizler hastalığın ilk aşamalarında önerilir. Egzersizler ağrılı olabilir ancak düzenli yapmak omuzda hareket kısıtlılığının gelişmesini engelleyebilir. Egzersizlere başlamadan omuzu ısıtmak – sıcak uygulamak ağrıyı azalttığı gibi hareket açıklığını arttırır. Egzersiz sonrası ise enflamasyonu azaltmak için soğuk-buz uygulaması yapılır.
2- Fizik tedavi; Omuz hareketlerinde kısıtlılığın artmaya devam ettiği durumlarda zaman geçirmeden başlanmalıdır. Aşırı zorlama hastalığın hızlanmasına neden olabilir. Hastalığın seyrine bağlı olarak 2-12 aya kadar uzayabilir.
3- Eklem içi kortikosteroid uygulaması; Fizik tedavi yanıtı az ise veya aşırı ağrı nedeni ile terapi tam yapılamıyorsa kullanılan oldukça etkili bir yöntemdir. Uygulanılan kortikosteroid dozu ve tipi nedeniyle kortizonun klasik yan etkileri görülmez.
4- Genel anestezi altında manüplasyon; Önceki yöntemlere cevap vermeyen özellikle de III. aşamadaki hastalarda genel anestezi altında omuzun daralmış kapsülü zorlanarak yapışıklıkların yırtılması sağlanır. Ardından harekete ve fizik tedaviye başlanır ve yeniden yapışıklıkların oluşmasının önüne geçilir.
5- Omuz artroskopisi; Genel anestezi sırasında manüplasyonla yeterli gevşetme sağlanamadığında veya ileri derecede omuz hareket kısıtlılığı olan kişilerde tercih edilen bir yöntemdir.
Donmuş omuzda 2 adet 1 cm’lik kesiden eklem içine girilerek kalınlaşmış ve daralmış kapsül gevşetilmektedir. Ağrısız bir işlemdir. Fakat derhal hareket ve fizik tedaviye başlayarak yeniden yapışıklıkların önüne geçmek gerekir.
Rotator kılıf humerus (üst kol kemiği) kemiğinin üst ucundaki omuz eklemini yapan baş kısmını çepeçevre saran kas yapısıdır. Rotator kılıf kolumuzu yukarı kaldırmada ve döndürme hareketinde yardımcıdır. Rotator manşet kolumuzu yukarı kaldırırken kol kemiğinin kürek kemiği yuvasında sıkı bir şekilde durmasını sağlar.
Hastalar genellikle orta ve ileri yaş grubundadır. Ancak özellikle travma sonrası her yaşta görülebilir. Rotator kılıfta oluşan yırtıklar ciddi ağrıya neden olur. Ayrıca omuzda güçsüzlüğe yol açar. Rotator manşet yırtığı gençlerde ve sporcularda ani hareketlerle oluşan yaralanma ile oluşabileceği gibi, zaman içinde kolun baş seviyesinin üzerindeki tekrarlayıcı hareketleriyle de gelişebilir.
Kimlerde daha sık görülür?
Tekrarlayıcı baş üzeri hareketler. Fırlatma sporları, tavan boyama, yük taşıma gibi
Yaşlanmaya bağlı olarak tendon yapısının bozulması yırtık gelişmesini kolaylaştırır.
Rotator manşetin bulunduğu aralıkta daralma.
Belirtileri nelerdir?
Kaç tip yırtık vardır?
İki tip yırtık oluşabilir.
Tam olmayan yırtıklarda ağrı olur ama güçsüzlük belirgin olmaz. Yırtık ne kadar genişse omuzdaki hareketlerde zorlanma o kadar fazla olur.
Tam kat yırtık geliştiğinde hareketlerde kısıtlılık ortaya çıkar. Kolu tam olarak yukarı kaldırmak mümkün değildir.
Rotator kılıfta yırtık
Tanı: Yukarıdaki belirtilerden herhangi biri mevcutsa zaman geçirmeden doktora başvurun. Şikayetleriniz ve hastalığın gelişme öyküsü dinlenir. Muayeneniz yapılır. Röntgenler çekilir. MR genellikle gereklidir.
Tedavi: Parsiyel yırtıklar konservitif (cerrahi olmayan) tedaviye iyi yanıt verirler.
Konservatif tedaviye yanıt vermeyen parsiyel yırtıklar ve tam yırtıklarda cerrahi tedavi gerekir.
Yırtık tam değilse aşağıdaki tedavi seçeneklerini önerebilir; istirahat; özellikle aşırı kullanma nedeniyle gelişmişse yardımcı olabilir.
İlaç (ağrı ve ödem giderici ilaçlar)
Kuvvetlendirme ve germe egzersizleri
Kortikosteroid (kortizon) enjeksiyonu ağrının giderilmesinde yardımcıdır.
Ultrason iyileşme sürecinde yararlıdır.
Ameliyata nasıl karar verilir?
Yukarıdaki yöntemlerle tedavi edilemeyen parsiyel yırtıklar veya tam yırtıkların tedavisi için ameliyat gerekir.
Burada hangi cerrahi tekniğin seçileceğine rotator kılıftaki yaralanmanın büyüklüğü, yeri ve nedenine bağlı olarak karar verilir.
Artroskopik debridman: Rotator kılıftaki küçük yırtıklar; küçük operasyonlar ile tedavi edilebilir. Tendon içerisindeki dejenerasyonu veya yırtığı görmek ve debridmanını yapmak için artroskopi gerekir. Tendona dikiş konulmaz. Küçük yırtıkların kendiliğinden iyileşmesi beklenir.
Akromioplasti: Artroskopik debridman ve akromioplasti ameliyatı rotator kılıf alt yüzündeki yırtıklar için gerekli olabilir. Akromioplasti ameliyatında; akromion (kürek kemiği çıkıntısı) ucu kesilir ve düzeltilir. Bu sayede akromion altında seyreden rotator kılıf üzerindeki basınç azaltılır. Tendon yırtığını onarmaktan daha basit bir prosedürdür ve sonuçları genellikle iyidir. Tendon üst yüzeyindeki yırtıklar genellikle dikiş gerektirir.
Artroskopik Onarım: Rotator kılıfın hasarlı kısımlarının temizlenmesi ilk basamaktır. Daha sonra tendonun yapıştığı humerus (kol kemiği) hazırlanır. Kemik üzerindeki yumuşak doku temizlenir. Kemikte dikiş materyalinin geçeceği delikler açılır. Daha sonra tendona dikiş konur ve deliklerden geçirilerek kemiğe tespit edilir. Tendon zaman içinde kemik üzerinde iyileşir.
Rotator kılıf onarımı
Mini-açık tamir: Artroskopi ile birlikte bir kaç santimetrelik küçük kesilerden tam yırtıkların tedavisi yapılır. Çoğu vakada bu teknik tercih edilir.
Açık Onarım: Yaralanmanın çok ciddi olduğu vakalarda uygulanır. Yaklaşık 5 cm’lik bir cilt kesisi ile kaslar ve yumuşak dokular ayrılarak rotator kılıf tendonununa ulaşılır ve onarımı yapılır. Burada doku transferi, tendon grefti uygulamaları yapılabilir.
Ameliyat Sonrası Rehabilitasyon (Fizyoterapi)
Omuz sıkışma hastalığı bir veya daha fazla sorunun bir arada bulunması ile gelişir. Omuz ekleminde 3 kemik yer alır:kürek kemiği (skapula), kol kemiği (humerus) ve köprücük kemiği (Klavikula). Rotator kılıf kol kemiğini kürek kemiğine bağlayan yapıdır. Bu kılıf oluşturan 4 kasın kirişi kemikleri çekerek hareket ettirirler. Rotator kılıf kolumuzu kaldırmada ve omuzu döndürme hareketinde yardımcıdır. Rotator kılıf; kürek kemiği çıkıntısı olan akromion ile omuz başı arasında 1-1.5 cm’lik bir aralıkta uzanır. Akromion ile rotator kılıf arasında bursa adlı kese şeklinde bir yapı yer alır. Bu yapı içerdiği kayganlaştırıcı sıvı ile kemik ve kas arasında sürtünmeyi azaltır.
Kolun kaldırma hareketi, kol kemiğini (humerus), akromionun köşesine doğru zorlar. Aşırı kullanım ile bu durum bursa dokusunda irritasyona ve şişmeye (yangı-inflamasyon) neden olur. Buna bursit denir. Tendinit ise tendon inflamasyonunur. Omuzdaki ağrının iki temel nedeni bursit ve tendinittir. Bursa veya tendonların inflamasyonlarına bir çok problem neden olabilir. Omuz sıkışma sendromu; rotator kılıf tendonlarının omuz ekleminin çatısında bulunan akromiona sürtünmesiyle oluşur.
Köprücük kemiği ile kürek kemiği arasındaki eklem (akromioklavilüler eklem) kireçlenerek tendonların geçtiği boşluğu daraltır. Bu da sürtünme ile bursit ve tendinite neden olur. Omuz başının üzerindeki çatının ön kısmının (akromion) anatomik olarak aşırı kıvrık olması da kolu yukarıya kaldırma sırasında tendonların buraya sıkışmasına neden olur. Sıkışma tendinite yol açar. Bu da zaman içinde rotator manşette yırtığa sebep olur.
Kimlerde daha sık görülür?
Sporcular, endüstri işçileri, ev bakım elemanlarında daha sık görülür.
Muhtemel bir yaralanmadan nasıl korunulur?
İleri yüklenme yapılan sporcularda dikkatli olmalıdır. Bu vakalarda muhtemel sakatlanmalara karşı takımların tıbbi ekipleri uyanık olmalıdır. Ağrı başladığı anda önlemler alınmalıdır. Omuzunuzu rahatsız hissederseniz spor yapmaya devam etmeyin. Limitlerinizi zorladığınızda karşılaştığınız omuz ağrılarına ilgisiz kalmayın, dinlenin. Nüks ederse mutlaka ortopediste başvurun.
Belirti ve bulguları nelerdir?
Hastalar genellikle ilk belirtileri görmezden gelirler. Genellikle başlangıçta küçük bir ağrı ve adelelerde hafif bir güç kaybı vardır. Omuzda hareket kısıtlılığı ve baş üzeri hareketlerde ciddi ağrı daha sonra başlar.
Hareket kısıtlılığı
Tanı
Cerrahi Dışı Tedavi
Bursitte tanıdan hemen sonra ilk olarak istirahat önerilir. Buz uygulaması, ödem giderici ilaçlar, kortikosteroid enjeksiyonları, ultrasonografi etkin bir tedavi sağlayabilir. Bazen geçici olarak kol askısı kullanılması gerekebilir. Ağrı azalınca omuz güçlendirme egzersizlerine başlanmalıdır.
Tendinitte olayı ortaya çıkaran hareketler yeterince uzun süre bırakılırsa iyileşme başlar. Hasta daha sonra tedrici olarak germe ve güçlendirme egzersizlerine başlar. Egzersiz öncesi sıcak sonrasında soğuk uygulaması iyi sonuç verir. Daha ciddi vakalarda ilaç ve kortikosteroid enjeksiyonları yararlıdır.
Kortikostreoid (kortizon) enjeksiyonu;
Cerrahi Tedavi
Cerrahi dışı tedavi yöntemleri ile semptomlar 5 aydan fazla süreyle devam ediyor ise cerrahi tedavi düşünülür. Aşağıdaki cerrahi seçeneklerinden gerekli olanları tercih edilebilir
Subakromial Dekompresyon: Cerrahi tedavinin amacı; rotator kılıf tendonları ile akromion arasındaki alanı genişletmektir. Akromionun yaptığı basıyı azaltmak işlemine subakromial dekompresyon denilmektedir. İlk önce rotator kılıf ve bursa dokusu üzerinde bası oluşturan akromion altındaki kemik çıkıntılar temizlenir. Genellikle bu sırada akromionun altından da bir miktar kemik doku çıkarılarak boşluk genişletilmeye çalışılır.
Akromioplasti; Cerrahi olarak akromionun kesilmesi ve şekil verilmesi işlemidir.
Rezeksiyon Artroplastisi: Akromioklaviküler eklemde kireçlenme olduğunda köprücük kemiğinin ucu kesilmesi işlemi yapılabilir. Bu işleme rezeksiyon artroplastisi denmektedir. Köprücük kemiğin uç kısmından 2 cm’lik bölüm çıkarılır. Buradaki amaç; kemiğe sürtünmeden ileri gelen ağrının ortadan kaldırılmasıdır.
Artroskopik Girişim: Yukarda bahsedilen cerrahisi girişimler artroskopi ile yapılabilir. Artroskop küçük bir insizyon ile eklem içine sokulan ve eklemin görüntülenmesini sağlayan küçük bir kameradır. Bu kamera sayesinde çalışılan saha televizyon ekranından görülür. Açılan birkaç küçük kesi ile cerrahi aletler sokularak kemik doku törpülenir.
Ameliyat Sonrası Rehabilitasyon:
Birkaç gün omuzu korumak için kol-gövde askısı takılır.
Omuzda erken dönemde hareketi sağlamak ve arttırmak önemlidir fakat iyileşmekte olan dokuları koruma açısından dengeli bir rehabilitasyon programı uygulamak gerekir.
Artroskopik cerrahiden sonraki rehabilitasyon hızlı ilerler. Hareket genişliğini sağlayan egzersizler ile başlanılır ve germe – güçlendirme egzersizleri ile devam edilir. Çok kısa zamanda çok fazla egzersiz yapmama konusunda dikkatli olmanız gerekir.
Açık ameliyatlar sonrası rehabilitasyon yavaş seyreder. Pasif egzersizler ile başlanır. Pasif egzersizler sırasında omzunuz hareket ettirilir fakat kaslarınız aktif olarak kasılmaz. Terapistiniz omzunuzu kibarca hareket ettirir ve kolunuz gerer. Bu pasif hareketleri evde nasıl yapacağınız anlatılır. Aktif terapi dönemi 3-4. Haftada başlar. Tam düzelme 2-3 ayı bulabilir.
Biseps kası iki parçadan oluşan bir kastır. Bu kasın uzun başının tendonu kol kemiğinin baş kısmında bulunan büyük ve küçük çıkıntılar arasındaki oluktan (Bisipital oluk) geçer. Burada tendonun kılıfında yangısal bir hadise olmasına bisipital tenosinovit denir.
Hastalığın sebepleri nelerdir?
Bisipital olukta düzensizlik: Bisipital oluk sığ veya düzensiz olursa, tendon bu oluk içinden kayarken tahrişe uğrayabilir.
Aşırı Kullanma: Halter sporu yapanlarda, tenisçilerde ve atıcılarda olduğu gibi aşırı kullanma, oluk içinde aşırı sürtünme yaparak bu duruma neden olabilir.
Travma: Bisipital oluk üzerine gelen künt travma sonucu oluşan ezilme, oluğu çevreleyen yumuşak dokularda değişiklikler yaparak oluğu daraltabilir buda tendonun bu dar olukta zedelenmesine sebep olabilir.
Dejeneratif değişiklikler: Yaşlanma ile kemiklerde olan bozulmalar sonucu bisipital olukta çıkıntılar ve kenarlarında düzensizlikler gelişir. Devamlı olarak tendonun burada sürtünmeye maruz kalması tenosinovite yol açar.
Sıkışma Sendromları: Rotator kılıf tendiniti, kopmaları, kalsifik tendinit gibi durumlar eklem içinde yangısal sorunlara yol açar. Biceps kası eklem içinden geçtiğinden buradaki yangısal reaksiyon biseps kasının kılıfında da sorun oluşturur.
Biceps kasının oluktan tam veya kısmi ayrılması: Bu kılıfta sürtünmeye yol açar buda tendinite neden olur.
Belirtileri nelerdir?
Omuzun ön yüzünde ağrı olur. Ağrı kolun ön yüzü boyunca aşağıya yayılır. Ağrının başlangıcı birden veya sinsi olabilir. Aşırı kullanma sonucu olanları genellikle birden başlar. Ağrı omuz hareketleri ile özellikle kolun yana açılması ve döndürülmesi ile artar, istirahatle azalır. Kişi rahat edebilmek için genellikle hareketlerini sınırlandırır ve kolunu göğsünün yanında tutar.
Tanı nasıl konur?
Tanı koydurucu en önemli bulgu bisipital oluk üzerine basmakla hassasiyet olmasıdır. Kolun dışa döndürülmesi oluk üzerinde ağrıya sebep olur. Dirsek 90 derecede iken kolu dışarı döndürmeye çalıştığımızda bisipital olukta şiddetli ağrı oluşur.
Tedavi
Konservatif tedavi (cerrahi olmayan tedavi):Erken evrede omuz bir boyun askısı ile istirahate alınır. Ağrı geçinceye kadar istirahate devam edilir. Ağrı kesici ve yangıyı bastırıcı ilaçlar verilir. Ağrı geçince egzersizlere başlanır. Bisipital oluk içine 1-2 kez lokal anestezik madde ve kortizon enjeksiyonu faydalı olabilir.
Cerrahi tedavi: 4-6 ayda tıbbi tedaviye rağmen ağrı geçmezse cerrahi tedavi gerekir. Cerrahi tedavinin amacı tendonun oluk içinde hareketini rahatlatmaktır.
Ön çapraz bağ, diz eklemindeki kemikleri birbirine bağlayan en önemli yapılardan biridir. Ani yön değiştirme, dize alınan direkt darbe, zıplama ve koşma sırasında ön çapraz bağ kopabilir.
Ön çapraz bağ, dizin dengeyi sağlamasına ve hareketler sırasında uyluk kemiğinin kaval kemiği üzerine kaymasını önleyen bir bağdır.
Ön çapraz bağ kopması, uyluk ve kaval kemiğini birbirine bağlayan ön çapraz bağda spor esnasında ani durma, yön değiştirme, zıplama - yere inme ya da dize darbe alma gibi durumlarda yırtık oluşmasıdır.
Artroskopi, eklem boşluklarının optik aletler yardımıyla büyültülerek televizyon ekranına aktarılmasıyla uygulanan bir cerrahi işlemdir. Artroskopi vücuttaki tüm eklemlere uygulanabilmektedir. Artroskopi, dize anestezi altında (genel veya bölgesel) 0.5 cm’lik, genelde 2, bazen 3 adet delikten yerleştirilen kamera sistemi ve ince cerrahi aletlerle yapılır. Kameraya bağlı kapalı sistem ekran sayesinde diz içi dokular büyültülerek televizyon ekranına aktarılır. Böylelikle diz açılmadan dizin için net görülür ve müdahale yapılır. Artroskopi sayesinde, diz içi sorunların, hem tanıları konmakta hem de çoğu durumda tedavileri yapılabilmektedir.
Artroskopinin dizde kullanım alanları:
Menüsküs yırtıkları: Menüsküste yırtık olduğunda çoğu zaman artroskopik olarak yırtık kısmın düzgün olarak çıkartılması gereklidir. Bazı yırtık tiplerinde menisküsün dikilmesi gerekir.
Çapraz bağlar: Eklemde kemikleri bir arada tutan en önemli yapılar olan çapraz bağlar, özellikle genç ve aktif kişilerde yırtıldığı zaman mutlaka tedavi edilmesi gereklidir.
Avantajları:
Ameliyattan sonra koltuk değneği kullanmadan basmaya izin verilmektedir. Böylece işe dönüş hızlı olmaktadır. Masa başı işi olanlar 1. haftada, ayakta çalışma zorunluluğu olanlar ise 2-3. haftada işlerine dönebilmektedirler.
Dezavantajları:
Kapalı işlem olmasından dolayı cerrahın bu konuda deneyimli olması gereklidir.
Kireçlenme (osteoartrit) diz eklem kıkırdağının parlak ve pürüzsüz yapısının bozulması ve eklemin fonksiyonlarının bozulmasıdır. Kireçlenmelerde kıkırdakla beraber menüsküslerde yırtıklar, kemik çıkıntıların oluşumu da genellikle birlikte olur. Kireçlenmede hastalar öncelikle ağrıdan yakınırlar. Ağrı başlangıçta uzun ayakta kalındığında, yürüyüş sonrası başlar, dinlenince ve basit ağrı kesicilerle geçer. Zamanla basit ağrı kesiciler etki etmemeye başlar. Daha da ilerleyince ağrı sürekli bir hal alır ve hiçbir ilaç ile kontrol edilemez. Sonuçta eklem hareketleri kısıtlanır ve kireçlenme ilerledikçe bacaklar eğrilmeye başlar.
Ağrıyla birlikte hastaların hayat standardı düşmeye başlar. Hastalar önce uzun yürüyüşler gibi aktivitelerini azaltır. Zamanla hastalar alışveriş, dost ziyaretlerini yaparken zorlanmaya başlar. En ileri dönemlerde hastalar zorunlu ihtiyaçlarını bile güçlükle giderirler. Buradan anlaşılabileceği gibi kireçlenme ilerleyici bir hastalıktır.
Kireçlenmede Tedavi
1. Kilo verilmesi
Hastaların ideal kilolarına inmesi dize binen yükleri azalttığından hem hastalığın ilerlemesini azaltır hem de uygulanan tedavi yöntemlerinin etkinliğini ve süresini arttırır. Kilo verirken bir diyetisyen kontrolünde kilo verilmesi önerilir. Uygulanan diyetlerde uzun sürede yavaş kilo verilmesi önerilmektedir.
65 yaş üzerinde diyet teorik olarak önerilmez. Ancak sıkı bir tıbbi kontrol altında çok yavaş kilo verdirilen diyetler kullanılabilir.
2. Egzersiz ve yürüyüş
Kireçlenmesi olan hastalar yürüyüş yapabilir. Burada en önemli kriter ağrıdır. Yürüyüş sırasında ve sonrasında ağrı yapmayan mesafeleri her gün yürüyebilirsiniz. Ağrınız oluyorsa da kesinlikle zorlamayınız.
Ağrı kriteri bütün sportif aktivitelerde geçerlidir. Örneğin dizinde kireçlenmesi olan kişiler ağrı yapmadığı sürece tenis gibi sporları yapabilirler. Ağrı yaptığı zaman aktivitelerinin süresini azaltarak yapmaya devam edebilirler.
Eğer sportif bir aktivite yapmak istiyorsanız ya da yürüyüş yapamayacak kadar ağrınız varsa salon bisikletleri çok etkili bir egzersiz aletidir. Salon bisikletinizi seçerken klasik bisiklet modeli yerine pedalın oturma yerinin önünde olduğu modellerin seçilmesi hem daha ileri yaşlarda da kullanma olanağı verir hem de bel sorunları olasılığını azaltır.
3. Ağrı kesici ilaç tedavisi
İlaç olarak ağrı kesiciler ilk tercihlerdir. Parasetamol gibi basit ağrı kesiciler başlangıçta son derece etkilidir. Romatizma ilaçları (non- steroid antienflamatuar ilaçlar) iyi bir seçenektir ve birçok aşamada hastanın ağrılarını kontrol eder. Yalnız bu ilaçların mide, böbrek ve karaciğer üzerindeki yan etkileri uzun süreli kullanımda sorun çıkarabilir.
4. Glukozamin ve kondroitin preparatları
Ağrıyı azaltma üzerinde sınırlı olarak olmulu etkileri gözlenmektedir.
5. Eklem içi kayganlaştırıcı sıvı enjeksiyonları
Bu yöntemi en basit şekilde diz eklemine enjeksiyon yaparak menteşeleri yağlamaya benzer bir etki elde etmek olarak açıklamak mümkündür.
Genellikle tek seferde dize enjekte edilmektedir. Enjeksiyon sonrası ağrı, sıcaklık artışı, hafif şişme gibi lokal reaksiyon bulguları görülebilir. Bu bulgular genellikle uzun sürmez ve buz uygulamasına iyi cevap verir. Enjeksiyondan bir süre geçtikten sonra diz ağrısında bir azalma olur. Etki ortalama 6-9 ay kadar sürer. Ancak bu yöntem tüm hastalarda ağrıyı azaltmayabilir. Enjeksiyon tedavisi diğer yöntemlerin işe yaramadığında ve gerekli cerrahiyi geciktirmek için kullanılmalıdır.
6. Eklem içi kortizon enjeksiyonu
Dizde ağrıya ek olarak şişlik olan durumlarda eklem içi kortizon uygulaması şişliğin ve ağrının kontrolünü sağlayabilir. İleri kireçlenmelerde uygulanan kortizon hastaların ağrılarını geçici süre kontrol edebilir.
7-Platelet Rich Plazma (PRP)
Hastanın kolundan alınan kanının santrifüj cihazında işleme tabi tutulması elde edilen trombositten zengin plazmanın dize enjekte edilmesi işlemedir. İşlem sırasında ağrı, terleme, baş dönmesi, baş ağrısı ve bulantı gibi geçici yan etkiler olabilmektedir. İki hafta ara ile 2 veya 3 seans halinde yapılabilmektedir. PRP kireçlenmesinin erken evresinde daha başarılı olmakla birlikte ileri evrelerdeki diz kireçlenmelerinde ağrıda azalma edilebilmektedir. PRP genellikle ağrıyı 6-12 ay süreyle azaltmaktadır.
8-Kök Hücre Tedavisi
Hastanın kendi yağ dokusu veya kemik iliğinden alınan kanı işleme tabi tutulur. Elde edilen kök hücreleri ekleme enjekte edilir. Kök hücre tedavisi için uygun hasta seçimi çok önemlidir. Kıkırdak kaybının sınırlı olduğu, hastanın dizinde belirğin bir aks bozukluğunun olmadığı olgularda ağrıyı azaltma üzerinde olumlu etkileri gözlenmektedir.
7-Kaplıca ve sıcak tedavileri
Dizde şişme belirgin değilse kireçlenmeleri olan hastalar kaplıcalardan ve sıcak uygulamadan yarar görürler. Dizde şişme veya dahili problemleri (kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon vb.) olan hastalarda kaplıca ve sıcak uygulaması uygun olmayabilir
8-Fizik tedavi ve Rehabilitasyon
Fizik tedavi ve rehabilitasyon kireçlenmelerin başlangıç evrelerinde ve özellikle de diz kapağı altındaki kireçlenmelerde çok etkili olabilir. İlerleyen aşamalarda ise fizik tedavi etkisi azalır.
9-Artroskopik cerrahi
Bir diz kireçlenmesinde artroskopinin yeri sınırlıdır. Dizde takılmaya neden serbest kıkırdak parçalarının çıkarılması, yine benzer şekilde takılma kilitlenme ve ağrı yapın büyük menüsküs yırtıklarının tedavisi için artroskopi uygulanabilir.
10-Kemik yönlendirme (düzeltme) ameliyatları
Dizin tek kompartımanının (bir yarısının) daraldığı diğer yarısının ise sağlıklı olduğu durumlarda yapılır. Kaval kemiğine (tibia) yapılan bir açı değiştirme operasyonu bacağın dizilimi (yönü) düzeltilir. Böylece yürüme anında ağırlık dizin merkezine aktarılmış olur. Uygun hastalarda ağrıyı azaltma üzerinde etkili bir yöntemdir. Dizin protez ihtiyacını engeller yada geciktirir.
Açık yapılan bir operasyondur. Diz düzeltildikten sonra eklemin 5 cm altına kemiği tespit etmek için bip implant yerleştirilmektedir. Bu yöntemin en önemli avantajı dizin içine protez yerleştirilmemesidir. Böylece hastanın eklemi korunmuş olmaktadır. Hasta ameliyatın ertesi günü bir dizlik yardımıyla yürüyebilmekte ve dizlerini bükebilmektedir. Düzeltilen kemik ortalama 2-3 ay içinde kaynamaktadır.
11-Diz protezi
Dizde diğer tedavi yöntemlerine cevap vermeyen kireçlenmeler diz protezi ile tedavi edilir. Protez, dizde eklem yapan ve kireçlenmiş olan eklem yüzeylerinin kesilerek çıkarılması ve bu yüzeylerin metal ve plastik parçalar ile kaplanmasıdır. Yukarıdaki alternatif tedavilere cevap yok ve diz sorunları hastanın hayat standardını bozuyorsa diz protezi gereklidir denebilir. Teknolojideki yeni gelişmelerle birlikte diz protezlerinin ömrü ortalama 15-25 yıla çıkmıştır. Ameliyatta başarı oranı %90 civarındadır.
Karar Rehberi
Ana karar verme kriteri ağrıdır. Unutmamak gerekir ki bazı durumlarda bu rehberin dışında uygulamalar gerekebilir.
1.45 yaş altı: Fonksiyonu ileri derecede bozan romatizmal hastalıklara bağlı kireçlenmelerde protez seçeneği kullanılabilir. Bunun dışındaki durumlarda kıkırdak ameliyatları gerekebilir. Çok hafif hasarlar dışında hastaları fazlaca bekletmeden tedavileri yapılmalıdır. Aksi halde hastalık hızla ilerleyebilir
2.45-60 yaş arası: Fonksiyonu ileri derecede bozan romatizmal hastalıklara bağlı kireçlenmelerde protez seçeneği kullanılabilir. Diğer hastalarda ilaç, eklem içi enjeksiyonlar, glukosamin-kondroitin tabletleri, steroid, PRP, fizik tedavi gibi yöntemler öncelikle denenebilir. Yanıt elde edilmediği durumlarda artroskopik cerrahi ve/veya yönlendirme cerrahileri kullanılabilir.
Bunlara yanıt vermeyen ve hayat standardını bozan hastalara protez önerilebilir.
3.60 yaş üzeri: Hastalarda cerrahi dışı yöntemler öncelikle denenebilir. Bunlara yanıt vermeyen ve hayat standardını bozulan hastalara protez önerilir.
Diz kireçlenmesi (osteoartriti), diz eklem kıkırdağının aşınmasıdır. Bu durum, ailesinde diz kireçlenmesi olan kişilerde ve kadınlarda daha sık görülmektedir. Diz kireçlenmesi diz ağrılarına ve zaman içinde hareket kısıtlılığına neden olmaktadır.
Eklemde aşınmaya bağlı olarak vücudun yük aksı dediğimiz aksta sapma meydana gelmektedir. Eklem koruyucu yöntemlerle eklemin yük taşıma dengesini düzelterek ağrıyı gidermek hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak mümkündür. Bu yöntemlerin diğer önemli avantajı da diz protezi ihtiyacını önlemek veya daha ileri yaşlara ertelemektir.
Diz eklemi üç bölümden (kompartman) oluşmaktadır. Eklem kıkırdak hasarının hafif veya orta derecede olması ve dizin sadece bir bölümünde yani tek kompartımanda gerekir. Hastanın romatolojik hastalığının olmaması ve aşırı kilolu olmaması gerekir. İleri evredeki diz kireçlenmeleri eklem koruyucu cerrahiler için uygun değildir. Bu hastalara total diz protezi uygulamak gerekmektedir.
Diz önü ağrısı diz yakınmalarının önemli bir kısmını oluştururlar. Koşucular, atlayıcılar, bisikletçiler gibi dizi kıvrık pozisyonda bacağına yüklenen sporcularda diz kapağına aşırı bir yük biner. Bu aşırı yüklenme diz kapağının altındaki kıkırdak ve altındaki kemiğe aşırı yük biner ve ağrıya neden olur. Fakat bu bulguların çıkması için mutlaka sporcu olması gerekmez. Ev hanımlarından ofis çalışanlarına kadar çok kişide bu tür ağrılar görülür.
Nedenler
Belirtiler
Tanı
Sinema, tiyatro, uçak-otobüs yolculukları gibi dizin uzun süreli sabit kaldığı durumlarda dizde ağrı ve huzursuzluk hissetme, diz önü ağrıları için çok tipiktir. Uzun süre spor yaptıktan sonra bırakan kişilerde de kas dengesizliğine bağlı ön diz ağrıları sıktır.Hastanın hikayesine, muayene eklendiğinde % 90’lara varan tanı konur.
Hastalığın nedenini ve ciddiyetini araştırmak için çeşitli radyolojik incelemeler gerekir.
Tedavi
Diz önü ağrısının nedenine göre biçimlendirilir.
Cerrahi olmayan tedavi yöntemleri
Tendon, yaralanma, aşırı yüklenme-antreman kökenli akut ön diz ağrılarında öncelikle dinlenme-buz-elastik bandaj- bacağı yukarıda tutma uygulanır. Arkasından germe, çabukluk, kuvvetlendirme ve koordinasyon çalışmaları yapılır. Bu çalışmalar diz normale dönünceye kadar devam eder. Sonrasında egzersizlere devam etmek nüksleri engellemek için gereklidir.
Travma olmaksızın başlamış olan ağrılarda, analjezik, sıcak uygulama, diz önü kaslarına (kuadriceps) yönelik güçlendirme, diz arkası kaslarına (hamstring ve bispes) yönelik germe egzersizleri önerilir. Uzun süre dizin bükülü kalmaması ve ağrıyı oluşturun aktivitelerden sakınılması önerilir. Fazla kiloların verilmesi dize binen yükleri azaltır. Egzersiz yoğunluğunu aniden aşırı bir biçimde arttırılmamalıdır. Ancak egzersiz öncesi 10 dakika ısınma önerilir. Uygun ayakkabılar ile spor yapılması önemlidir.
Platelet Rich Plazma (PRP): Hastanın kolundan alınan kanının santrifüj cihazında işleme tabi tutulması elde edilen trombositten zengin plazmanın dize enjekte edilmesi işlemedir. İşlem sırasında ağrı olabilmektedir. İki hafta ara ile 2 veya 3 seans halinde yapılabilmektedir. Genellikle ağrıyı 6-12 ay süreyle azalttığı gözlenmektedir.
Fizik Tedavi: Diz kapağı pozisyonunun bozukluğuna bağlı ön diz ağrılarında daha uzun ve zorlu bir süreç vardır. Öncelikli tedavi fizyoterapi ve egzersiz tedavisidir. Burada klasik fizik tedaviden çok farklı bir fizyoterapi uygulanır. Fizyoterapi ile % 50-60 başarı elde edilir. 3 ayın sonunda fizyoterapiye cevap vermeyen vakalarda cerrahi tedavi seçenekleri gündeme gelir.
Cerrahi Tedavi :Ameliyatsız tedavi seçeneklerinin başarısız olduğu durumlarda cerrahi seçenekler gündeme gelir. Hastanın sorununa yönelik cerrahi tekniğin belirlenmesi önemlidir.
1. Artroskopik cerrahi: 2 adet 0.5 cm den küçük kesilerden cerrahi yapılır. Artroskopi ile bozulmuş kıkırdak parçalarının tıraşlanması-canlandırılması yapılabilir. Artroskopik veya bazen 2 cm’lik küçük kesiler eklenerek kıkırdak nakilleri yapılabilmektedir.
Diz kapağının dışa devrik veya yarı çıkık olduğu durumlarda diz kapağını dışa doğru çeken kapsül artroskobik olarak kesilerek (lateral gevşetme) pozisyonunun düzeltilmesi sağlanır. Diz kapağının pozisyonunun tam düzelmediği durumlarda içteki kapsülün daraltılması da eklenebilmektedir.
Başarı oranı % 80 civarındadır.
2. Dizilim (yönlendirme) cerrahisi: Diz kapağının ileri çıkık-yarı çıkık durumlarında diz kapağının anatomik kusurunu düzeltici kemik operasyonları ile tedavi etmek gerekebilir. Bu konuda en popüler operasyon “Fulkerson Osteotomisi” dir. Bu operasyonda diz kapağı kemiğinin alt bağlantısı patellar tendonun tibiaya yapışma yerinin içe-öne-yukarı veya aşağı kaydırma olanağı vardır. Böylece diz kapağı pozisyonu düzelmiş ve kıkırdağına binen aşırı yükler azaltılmış olur. Ameliyat sonrası ciddi bir fizik tedavi gereksinimi vardır.
Diz vücudun en büyük ve harekette hayati önemde bir eklemdir. Dizin sabitliğini yan bağlar ve çapraz bağlar sağlar.
Arka çapraz bağ (AÇB) yaralanmaları
AÇB yaralanmaları genellikle aşırı gerilme ve çekilme ile olur. Genellikle snowbord, motosiklet, futbol gibi sporlarda daha sık oluşur. AÇB yaralanmasında diz sabitliğinde bozulma olur. Özellikle tibia femura göre geriye doğru kayar. Bu hareket yumuşak diz eklem kıkırdağının zedelenmesine veya incelmesine neden olabilir. Bu aşınma ileri dönemlerde kireçlenme ile sonuçlanabilir. AÇB yaralanmasında belirtiler ÖÇB yırtıklarına benzerdir. Ancak dizde dönme gibi instabilite bulguları daha az görülür. AÇB yırtığı olan kişilerin çoğu normal aktivitelerine iyi bir rehabilitasyon programı sonrası ameliyatsız dönerler. AÇB’in tibiadan bir kemik parçası ile koptuğu veya rehabilitasyona rağmen kaza öncesi performansına dönemeyen sporcularda operasyon gerekebilir.
İç Yan bağ yaralanmaları: İç yan bağ (MCL) yırtıklarında genellikle konservatif tedavi yeterli olmaktadır. Bu durumda doktorunuzun kararına göre bir bandaj veya çeşitli dizlik seçeneklerinden biri kullanılabilir. Bu durumlarda günde 2-3 kez 15-20 dakika buz uygulaması, bacağı yukarıda tutma, istirahat şişlik ve ağrının daha hızlı iyileşmesine yardımcı olmaktadır. İç yan bağın tibiyadan ayrıldığı ve tendonların üzerine yer değiştirdiği durumlarda ve arka çapraz bağla birlikte koptuğu durumlarda cerrahi tedavi gerekli olur.
Dış yan bağ (LCL) yırtıkları: Genellikle cerrahi tedavi gereklidir. Cerrahi tedavi sonrası dizin eski fonksiyonlarına dönmesi yoğun fizyoterapi gerektiren bir dönem gerektirir. Diz yan bağ yaralanmalarının yetersiz tedavisi sonucu oluşan dizin sabitliğinin bozulması spor yapmayı ve yüksek fiziksel aktiviteyi engellediği gibi dizde erken kireçlenmeye de neden olur. Bu durumda bağın rekonstrüksiyon (yeniden oluşturma) operasyonları gerekir. Bu operasyonlar yeni yırtık operasyonlarına göre teknik açıdan daha zor ve tam iyileşme süresi daha uzun olmaktadır.
Dizde Kıkırdak Sorunları
Eklem kıkırdağı sert ve elastik bir örtü biçimindedir ve eklem yapan kemik uçlarını kaplar. Böylece eklem hareketi sırasında oluşan sürtünme en aza iner. Eklem kıkırdağı travma veya aşırı kullanıma bağlı olarak zarar görürse vücudun diğer dokuları gibi hızlı ve tam olarak iyileşemez. Hasarlanan kıkırdağın altındaki kemik ortaya çıkar ve eklemin diğer tarafına direkt temas eder. Bu da ağrı ve hareket kısıtlılığı ortaya çıkar.
Gelişen teknoloji ve biyolojik mühendislik, diz eklem kıkırdağı hasarlı insanlar için umut kaynağı olmuştur. Artık değişik teknikler ile hastaların kendi hücre ve dokuları kullanılarak ağırlık binen yüzlerdeki kıkırdağın onarımı mümkün olmaktadır. Bu teknikler şunlardır;
1-Mikrokırık
Tamamen artroskopik olarak yapılabilen bir işlemdir. 3 cm altındaki alanlarda etkilidir.
Hasarlı kıkırdak doku tamamen temizlenerek canlı kemik dokusu ortaya çıkarılır. Bu bölgelere özel cihazlar kullanarak küçük delikler açılır. Açılan deliklerden kemik iliğindeki kök hücreleri gelir. Bu hücreler bulunduğu bölgenin özelliği nedeniyle kıkırdak benzeri bir yapıya dönüşür. Hasta ameliyat sonrası dizini rahatça bükebilir. Fakat yeni dokunun oluşması için 6-8 hasta boyunca yük vermemek gerekir. Bu süre boyunca koltuk değneği kullanmak gerekir. Sonrasında 6 hafta kadar yoğun bir fizik tedavi gereksinimi vardır. Başarı oranı % 80’lerin üzerindedir.
2-Osteokondral greftleme (mozaikplasti)
2 cm altındaki kıkırdak hastalıklarında derece etkilidir. Ameliyat 3-4 cm’lik kesiden yapılır. Dizin yük taşımayan sağlam bölgesinden özel aletlerle üstü kıkırdak ile kaplı kemik silindirleri çıkarıldıktan sonra hasarlı bölgelere mozaik biçiminde döşenir. Hasta ameliyat sonrası dizini rahatça bükebilir. Fakat yeni dokunun oluşması için 6-8 hasta boyunca yük vermemek gerekir. Sonrasında 6 hafta kadar yoğun bir fizik tedavi gereksinimi vardır. Başarı oranı % 80 civarındadır.
3-Kıkırdak hücre nakli
Bu teknik, yaşlı ve diğer kireçlenme bulguları olan kişilerde uygulanmazken, genç ve yaralanma sonrası kıkırdak problemi olan hastalar için iyi bir seçenektir. Kıkırdak hücreleri yapısal olarak en üst düzeyde olgunlaşmış hücrelerdir. Bu nedenle kendileri çoğalamazlar. Yeni kıkırdak hücresi çoğaltılması için genetik laboratuvarlarında bir dizi genetik işlem ve kültürde çoğaltma işlemi gerekmektedir. İki aşamalı bir cerrahi bir işlem gereklidir. İlk aşamada sağlıklı kıkırdak hücreleri diz ekleminin ağırlık taşımayan bölgelerden toplanır. Toplanan kıkırdak hücreleri genetik bir işlem sonrası 15 gün kültüre edilerek üretilir. Hazırlanan hücreler, ikinci operasyonda diz kıkırdağındaki hasarlı bölge üzerine dikilmiş bir zarın altına enjekte edilirler. Bu hücrelerden orijinal kıkırdak dokusuna çok yakın kıkırdak dokusu gelişir. Vakaların yaklaşık %70-80 iyileşme sağlanır. Ancak nakil bölgesinin alanı çok geniş olmamalıdır. Daha geniş alanlar için allogreftler daha avantajlıdır.
4-Kıkırdak ve Menüsküs Allogrefti uygulamaları
Kıkırdak hasarlanmalarının geniş olduğu genç hastalarda tercih edilir. Bu teknikte uygun kadavranın tespiti için MRG veya tomografik ölçüm yapılır. Bu yöntemde dizin hasarlı bölümü tamamen çıkarılarak kadavradan alınan kemik-kıkırdak nakli ile yeni ve sağlıklı bir eklem yüzeyi oluşturulur. Kadavralardan alınan allgreftle iyi sonuçlar elde edilmektedir.
5-Kök hücre uygulaması
Kemik iliğinden alınan kök hücreler işleme tabi tutulduktan sonra ekleme enjekte edilir. Bu yöntemle de başarılı sonuçlar bildirilmektedir.
6-Glukozamin ve kondroitin preparatları
Kıkırdak kaybının ileri derecede olmadığı durumlarda ağrıyı azaltmak ve kıkırdak onarımı üzerinde yararlı etkileri gözlenmektedir.
7-Platelet Rich Plazma (PRP)
Hastanın kolundan alınan kanının santrifüj cihazında işleme tabi tutulması elde edilen trombositten zengin plazmanın dize enjekte edilmesi işlemedir. İşlem sırasında ağrı olabilmektedir. İki hafta ara ile 2 veya 3 seans halinde yapılabilmektedir. Genellikle ağrıyı 6-12 ay süreyle azalttığı gözlenmektedir.
Vücudumuzun en sık yaralanan bölgelerden biriside menüsküslerimizdir. Menüsküsler diz bölgesinde en büyük iki kemiğimizin kesiştiği noktada bulunan ince yastıkçıklardır. Dizde uyumlu bir eklem oluşturması, yükün taşınması, birçok yöne dönme hareketinin yapılabilmesi gibi önemli görevleri vardır.
Futbol gibi karşılıklı temas sporlarında dizin dönmesi, ani hareketlerde meydana gelen katlanma, tek diz üzerine yüklenme sonrasında menüsküsler yırtılabilir. Sporcularda bu yaralanmalara ön çapraz bağ(ÖÇB) yaralanmaları da eşlik edebilir. İleri yaş grubunda ise herhangi bir travma olmaksızın dizde gelişen dejenerasyon ve kıkırdak hasarına bağlı olarak, menüsküsler yırtılabilirler. Ayrıca her yaş grubunda bir travma olmaksızın dejenerasyonla giden yırtıklar görülebilir. İç menüsküs daha geniş ve kalındır. Ayrıca iç yan bağa sıkıca tutunur. Bu yüzden, daha hareketli olan dış menüsküse göre daha sık yaralanır ve yırtılır.
Belirti ve şikayetler
Tanı
Çeşitli manevralarla dizinizi muayene edilir. Ayırıcı tanı için röntgenler ve menüsküslerin görüntülenmesi için MRI istenebilir. MRI bize menüsküsler hakkında yaklaşık %80-90 civarında doğru bilgi verir. Dizin kilitli kaldığı durumlarda artroskopik muayene önerilebilir. Menüsküs yırtıkları birkaç tipte olabilir. Yırtıklar; horizontal, parçalı, oblik, kova sapı şeklinde olabilir.
Menüsküs yırtıklarının başlangıç tedavisinde istirahat, buz uygulaması, bandaj sarılması, dizin kalp seviyesinden yüksekte tutulması gerekir. Bu tedavinin sonunda şikayetleriniz geçebilir. Menüsküsün sadece 1/3 dış (eklem kapsülüne yakın bölge – kırmızı bölge) bölümünde kan dolaşımı vardır. Bu bölgelerdeki yırtıklarda, menüsküs kendi beslenmesi sayesinde iyileşebilir. 2/3 iç bölgede (beyaz bölge) ise tam bir tamir olmaz.
Menüsküs Cerrahisi
Cerrahi tedavi menisküsün iyileşemediği ve şikayetler oluşmaya devam ettirdiği zamanlarda planlanmaktadır. Menüsküs yırtıkları, kıkırdakta aşınmaya ve ileri dönemde kireçlenmeye neden olur. Genç, aktif yaşam süren kişilerde menüsküs yırtıklarının ameliyat edilmesi önerilir. Cerrahi sonrası rehabilitasyon tedavinin önemli bir parçasıdır.
1. Meninsektomi (yırtık menisküsün alınması): Hasarlı menüsküs bölümü kesilerek çıkarılır. Küçük yırtıklarda önemli bir sorun oluşmaz.
Menüsküs alınmasının avantajı hastaların ameliyattan 4-6 saat sonra yürümekte ve 3 hafta sonra spora dönmeleridir.
Dezavantajı; menisküsün büyük kısmının yırtık olduğu durumlarda menisküsün büyük bir kısmı -bazen tamamı- alınır. Bu da zaman içinde diz ağrılarına ve kireçlenmeye neden olabilir.
Ameliyatın ortalama süresi 30 dakika-1 saat civarındadır. Dizdeki diğer sorunlar (kıkırdak, bağ lezyonları gibi) da aynı anda opere ediliyorsa bu süre uzayabilir. Ameliyattan hemen sonra diz bükmeye ve tam basmaya izin verilir. Genellile aynı gün taburcu edilirsiniz. Eve döndükten bacağınızı uzatarak yatabilir veya oturabilirsiniz. Buz uygulamaya 3 gün devam etmelisiniz. Genellikle 1 hafta içinde araba kullanmanıza ve işinize dönmenize izin verilir. Fizik tedaviniz genellikle haftada 3 gün olmak üzere 1. ayın sonuna kadar devam edecektir. Sonuçta kaliteli fizik tedavi en etkili faktörlerden biridir. 1. ayın sonunda sportif aktivitelere başlayabilirsiniz
2. Menisküsün dikilmesi: Menisküsün 2/3 dış kısmı iyileşme potansiyeli gösterir. Bu bölge menüsküs fonksiyonlarının % 90’ını yapar. Bu nedenle bu bölgedeki yırtıklar mümkün olduğunca dikilmelidir. Avantajı menisküsün orijinale yakın biçimde iyileşerek uzun vadeli bir diz performansı sağlar. Temel kural; dikilebilecek tüm menüsküs yırtıkları dikilmelidir, alınmamalıdır.
Ameliyat sonrası işlemler, menüsküsün alınmasıyla çoğunlukla aynıdır. Farklı olarak; 4-6 hafta koltuk değneği kullanılır. Fizik tedavi 3 ay sürer. 8. haftadan sonra daha aktif olabilirsiniz. 6 hafta sonra araba kullanabilirsiniz. 3-4. ay sonunda sportif aktivitelere yavaş yavaş başlayabilirsiniz.
Ameliyatın riskleri nelerdir?
Enfeksiyon; Artrokopik operasyonlarda enfeksiyon oranı % 1’in altındadır. Enfeksiyon olursa antibiyotik tedavisi ve Artroskopi ile eklemin yıkanması gerekir. Derin ven trombozu (toplar damarlarda kan pıhtılaşması); Bu komplikasyon %1 in altındadır. Genellikle 3. günden sonra görülme olasılığı başlar, 6-10. günler en fazla görülür. Derin ven trombozundan korunmak için, operasyon sonrası antiembolik çoraplar giydirilmesi, yatak içi egzersizler ve erken ayağa kaldırarak yük verme riskleri azaltmaktadır.
Ameliyat sonrası süreç
Hastalar ameliyathaneye alındıktan sonra önce uyutulmakta, steril ortam için ilgili bacak silinmekte ve örtülmekte sonrasında artroskopinin sistemleri kurulmaktadır. Bu ortalama 40 dakika bir zaman gerektirmektedir. Operasyonun ortalama süresi 30 dakika-1 saat civarındadır. Dizdeki diğer sorunlar (kıkırdak, bağ lezyonları gibi) da aynı anda opere ediliyorsa bu süre uzayabilir. Operasyon sonrası hastalar 30 dakika-1 saat arasında ayılma odasında bekletilmekte ve sonra da odalarına alınmaktadır.
2. Menisküsün dikilmesi; Menisküsün 2/3 dış kısmı iyileşme potansiyeli gösterir. Bu bölge menisküs fonksiyonlarının % 90’ını yapar. Bu nedenle bu bölgedeki yırtıklar mümkün olduğunca dikilmelidir.
Avantajı menisküsün orijinale yakın biçimde iyileşerek uzun vadeli bir diz performansı sağlar. Dezavantajları ise ameliyat sonrası 6-8 hafta koltuk değneği kullanılması gerekmesi, hastaların % 10’unda dikilen yırtığın iyileşmemesi ve spora dönüşün 3-4 ayı bulmasıdır. Temel kural; dikilebilecek tüm menüsküs yırtıkları dikilmelidir, alınmamalıdır.
Hastaların dizinde (kliniklerde uygulama farkları vardır) elastik bandaj, bacağa giydirilmiş antiembolik çorap bulunur.
3-4 saat sonra hastalara yemek verilir. Yemek sonrası hastaların ayağa kalkmalarına izin verilir. Ayağa kalkmadan önce 5 dakika kadar oturarak başın dönmediğinden emin olunmalı, baş dönerse uzanarak 1 saat sonra ayağa kalkma yeniden denenmelidir. Koltuk değneğine ihtiyaç duymadan korkusuzca basabilir ve dizinizi bükebilirsiniz.
Ameliyattan çıktıktan 4-6 saat sonra taburcu olacaksınız. Hastanede kaldığınız sürece dizinize buz uygulanacaktır. İlk 2 gece 38 civarında ateşiniz olabilir, enfeksiyon anlamına gelmez. Enfeksiyon bulguları 3. günde başlar.
Dikkat; ateşiniz 38 derece üzerine çıkar, bacakta ağrı-ayak parmaklarınızda şişme olursa doktorunuzu derhal arayın.
Eve döndükten bacağınızı uzatarak yatabilir veya oturabilirsiniz. Buz uygulamaya 3 gün devam etmelisiniz. İhtiyaçlarınız için dilediğiniz sıklıkta ayağa kalkabilir ve dizinizi bükebilirsiniz. Bu dönemde dizinizdeki bandajı veya çorabı kesinlikle çıkarmayın. Aksi taktirde dizinizin içinde kanama ve şişme olabilir.
Egzersizlerinizi aksatmada her gün tarif edildiği şekilde yapınız. Ağrınız olursa ağrı kesicinizi alınız. 3.günden sonra ofisinize uğrayıp oturarak çalışabilirsiniz.
5. günden itibaren masa başı işlerinize dönebilirsiniz. Eğer işinizi organize edebilirseniz 10 gün ofise gidebilirsiniz.
10. günde dikiş alındıktan sonra fizik tedavi başlanır. Fizik tedaviniz genellikle haftada 3 gün olmak üzere 1. ayın sonuna kadar devam edecektir. Sonuçta kaliteli fizik tedavi en etkili faktörlerden biridir.
2. haftadan sonra daha aktif olabilirsiniz, araba kullanabilirsiniz. 1. ayın sonunda sportif aktivitelere başlayabilirsiniz
Menisküs dikişi sonrası;
Ameliyat sonrası işlemler, meniküsün alınmasıyla çoğunlukla aynıdır. Farklı olarak; 6-8 hafta koltuk değneği kullanılır. Fizik tedavi 3 ay sürer. 8. haftadan sonra daha aktif olabilirsiniz, araba kullanabilirsiniz fakat sportif aktivite halen yasaktır. 3-4. ay sonunda sportif aktivitelere yavaş yavaş başlayabilirsiniz. Amatör sporcularda tam spora dönüş 6 ay sonundadır.
Ameliyatın riskleri nelerdir?
Enfeksiyon; Artrokopik operasyonlarda enfeksiyon oranı % 1 in altındadır. Enfeksiyon olursa antibiyotik tedavisi ve Artroskopi ile eklemin yıkanması gerekir.
Enfeksiyon olmaması için anestezi sırasında damardan antibiotik verilmektedir.
Derin ven trombozu (toplar damarlarda kan pıhtılaşması); Bu komplikasyon %5 in altındadır. Genellikle 3. günden sonra görülme olasılığı başlar, 6-10. günler en fazla görülür.
Derin ven trombozundan korunmak için, operasyon sonrası antiembolik çoraplar giydirilmesi, yatak içi egzersizler ve erken ayağa kaldırarak yük verme riskleri azaltmaktadır.
Doğuştan kalça çıkığı (DKÇ) terimi adını son yıllarda yerini Gelişimsel Kalça Yetersizliği (DDH) terimine bırakmıştır. Bu hastalık esas olarak kalça eklemindeki top (femur başı) ile yuva (asetabulum) ilişkisinin değişik derecelerde bozulmasıdır. Burada değişik derecelerde olmak üzere, top ya yuva dışındadır ya da yuva içinden belli pozisyonlarda çıkmaktadır.
Gelişimsel Kalça Yetersizliği Belirtileri
Özellikle yeni doğanda ve çıkık derecesi ağır olmayan çocuklarda yürüyene kadar hiç bir belirti olmayabilir. Böyle bebeklerde genellikle çocuk doktorlarının normal muayeneleri sırasında fark edilebilir. Genellikle bacaklarda uzunluk farkı, kalça ve üst bacak kıvrımlarında her iki taraf arasında fark olması (cilt kıvrımı farklı bebeklerin yaklaşık % 20 sinde DDH bulunur), bir bacakta daha az hareket veya esneklik, yürüme çağında “ördek yürüyüşü” denilen yanlara sendeleyerek yürüme, ana belirtilerdir.
Tanı
Tanı için öncelikle iyi bir muayene gerekir. Muayenesi normal olan bebeklerden risk grubu içinde olmayanlar klinik olarak ilk 3 ay her ay takip edilirler. Sonrasında doktor takibe devam edebilir veya sonlandırabilir.
Bu nedenlerle risk grubundaki bebeklerin tamamına muayeneleri normal olsa dahi Amerikan Pediatri Akademisi ultrasonografik tarama önermektedir. 6 -8 aylarda (kalça topunda kemikleşme başlaması bebekten bebeğe değişen zamanlamalarla oluşur) direkt röntgen incelemesi yeterli bilgiyi vermektedir.
Tedavi
Tedavi şeklini yaş belirler. 0-6 aylık bebekler; Öncelikle pavlik bandaj uygulanır. Yerine yerleşmeyen veya bandaj içinde yerinde durmayan çıkıklarda genel anestezi altında yerine yerleştirme ardından alçı uygulaması yapılabilir. 6 – 15 ay; Genel anestezi ile kalça yerine konulduktan sonra kalçanın yerinde kaldığı açılara bağlı olarak bandaj veya alçı uygulanabilir. Anesteziye rağmen kalçanın yerine girmediği vakalarda operasyon gerekliliği olabilir. Operasyon sonrası alçı uygulanır. 15-18 ay sonrası; Cerrahi girişimlerin uygulanması gerekir. Yaş büyüdükçe çıkık ağırlaşacağı için operasyonların büyüklüğü artmaktadır.
Operasyonlardan sonrası alçı uygulaması sona erdikten sora değişik cihazlar kullanılması gerekebilir. DDH tedavisi çocuk büyümesi bitene kadar davam eder. Kalçanın gelişiminin yetersiz olması durumunda operasyon gerekebilir. Uygun şekil ve yaşta uygulanan bandaj ve alçılar genellikle yürümenin biraz gecikmesi dışında komplikasyona neden olmaz. Her şeye rağmen nadiren bacakta büyüme hızında farklılık, cilt problemleri olabilir. Bu problemler tedavi bittikten sonra ortadan kalkar. Uygun tedavi edilmiş DDH’li çocuklar ileri yaşamlarında herhangi bir kısıtlama olmaksızın aktif yaşam sürebilirler.
Kalça eklemi ağırlığınızı taşıdığı için aşınma ve bozulmaya en sık uğrayan eklemlerdendir. Bu durum tıpta osteoartrit, günlük kullanımda kireçlenme olarak adlandırılır ve kalçanın en sık rastlanılan hastalığıdır. Tüm eklemlerde olduğu gibi kalça ekleminin hem topu hem de yuvası kıkırdakla kaplıdır. Bu kıkırdak yapı bu iki kemiğin birbiri üzerinde ağrısız ve çok az sürtünme ile kaymasını sağlar. Bu kıkırdağın bozulması, aşınması ve yer yer kaybolmasına osteoartrit veya kireçlenme denir. Böyle bir durumda ilk belirtiler sabah kalkıldığında kasıkta ve uyluk ön-iç tarafında ağrı ve rahatsızlık hissidir. Ağrı aktiviteyle artar, istirahatle azalır. Bu belirtiler kalça hastalıklarının birçoğunda olabilir.
Tedavi edilmeyen osteoartritler yıllar içinde ilerleyerek ağrısız yürümeyi imkansız hale getirir. Kalça hareketi neredeyse tamamen ortadan kalkabilir. Bu durumda gittikçe adalelerde de zayıflık ve yetmezlik oluşur.
Tanı, klinik muayeneyle ve direkt röntgen tetkikleriyle konur.
Tıbbi (cerrahi olmayan) tedavi
Osteoartritin erken devrelerinde iseniz cerrahi olmayan tedaviler hastalığınızın ilerlemesini yavaşlatabilir. Kalçanızı fazla kullanmaktan kaçınınız. Düzenli fizik aktivite yapınız. Özellikle yüzme, su aerobiği, salon bisikleti adale kuvvetini korur ve eklem hareket açıklığının korunmasına yardımcı olur. Anti-romatizmal, anti-enflamatuar ilaçlar kullanılabilir.
Cerrahi Tedavi
Erken yaşta gelişen osteoartrit gerçekten cerrahi açıdan zor bir problemdir. Erken dönemlerde kalça artroskopisi hastalığın gelişimini yavaşlatabilir. Kalça artroskopisi dünyada çok az merkezde yapılmakta olup halen gelişme aşamasındadır ve sınırlı müdahale imkanına sahiptir.
Protez öncesi cerrahilerden biri de osteotomilerdir. Osteotomi femur kemiğinin başının veya boynunun kesilerek yeniden yönlendirilmesidir. Bu yöntemle kalça eklemine binen yükler yeniden düzenlenmekte ve/veya eklemin sağlam yüzeyleri yük taşıyan bölgelere getirilmektedir. Bu yöntem total kalça protezlerindeki ilerlemeler nedeni ile popüleritesi azalmakla birlikte bazı vakalarda eşsiz olanaklar sağlayabilmektedir. Kalça osteoartritinin kesin tedavisi total kalça protezidir.
Kalça sıkışma sendromu, kalça ekleminde ortaya çıkan bir hastalıktır. Özellikle 20-40 yaş arası aktif sporla uğraşan bireylerde daha sık görülmektedir. Kalça sıkışma sendromu hareket açıklığında azalma, kasık, kalça, diz, kalça yan ve dize yayılan ağrı şeklinde belirtilerle kendini belli etmektedir.
Kalça Sıkışma Sendromu Belirtileri Nelerdir?
Belirtileri genellikle kalçada ve kasıklarda ağrı şeklinde kendini göstermektedir. Diğer yaygın belirtiler arasında hareket sınırlılığı ve eklem sertliği bulunmaktadır.
Sendromun belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir. Bu belirtilerden bir veya birkaç tanesi hastalarda görülebilmekte, bazı durumlarda ise belirti göstermeden ortaya çıkabilmektedir. Kalça ağrısı, yürüme zorluğu, gece ağrısı, hassasiyet, sıkışma ve takılma hissi belirtiler arasında yer almaktadır.
Topuk ağrısı çok sık görülen bir sorundur. Her nasılsa pek çok insan, topuk ağrısının erken belirtilerini görmezden gelmeye çalışır ve aktivitelerini sürdürmeye devam eder. Hassas ve acıyan topuğunuzu kullanmaya devam ettiğinizde, topuk, daha da kötüleşecek, birçok sorunlara yol açacak ve kronikleşecektir.
Değerlendirme ve Tedavi
Topuk ağrısının birçok sebebi vardır. Fakat temel olarak iki ana grupta toplanırlar: Topuğun altındaki ağrı ve topuğun arkasındaki ağrı.
Topuğun Arkasındaki Ağrı
Eğer topuğunuzun arkasında ağrı varsa, aşil tendonunun topuk kemiğinin içine sokulduğu yerdeki sahanın inflamasyonu söz konusudur. Bu durum, sıklıkla, çok fazla koşma veya topuğun arka kısmına sürten ayakkabıların giyilmesi sonucu ortaya çıkar.
Topuk arkasındaki ağrı zamanla, derinin kalınlaşmasına hassas, şiş ve kızarık bir hal almasına sebep olur. Ağrı, istirahatten sonraki ilk harekete başladığınızda alevlenir. Röntgen grafisine ek olarak MRG gerekebilir.
Tedavi
Ağrıya yol açan aktivitelerden sakınmak ve arkası açık ayakkabılar giymek gerekir.
Topuk yükseltici kullanılabilir. Aşil tendonunuzu öne doğru eğerek bir duvara karşı gerin ve ayak düzlüğünüzle ve destekle ile yükseltilmiş topuğunuzla duvar zemini üzerine basarak germeye devam edin. Ağrı ve şişlik ilaç kullanılabilir. İnflamasyonu azaltmak için topuğun arkasına buz uygulanabilir. Steroid (kortizon) enjeksiyonu uygulanabilir. İyileşme sağlanamazsa ameliyat gerekebilir.
Ayak Ağrısı
Ayak ağrısı, ayak tarağında “ayak topuğunda” ayak kavsiniz ile ayak parmaklarınız arasında kalan bölgede olan ağrı olup genellikle metatarsalji olarak adlandırılır. Ağrı, çoğunlukla ayağın orta kısmında bir veya daha fazla kemiğin merkezinde toplanır.
Ayak Ağrısının Sebepleri
Bazen ayak ağrısına, ayağın tabanının üzerinde şekillenen bir kallus (nasır) neden olabilir. Nasır, kemiğin üzerine yapılan aşırı bir basınca karşı bir cevap olarak, derinin geliştirdiği bir sertliktir. Normal olarak nasır ağrılı değildir, fakat gelişmenin devam etmesi, basıncı arttırabilir ve sonunda yürümede güçlük yaratır.
Çok sıkı veya çok gevşek ayakkabılar ayak ağrısına neden olabilirler. Ayağın alt tarafındaki ağrı, ligamentin yırtılması veya eklemin inflamasyonu sonucu olabilir.
Tanı: Muayene yapılır. Gerekli tetkikler istenir. Ağrıya yol açan etkenler ortaya konur.
Tedavisi
Seyrek olarak kemik çıkıntısını veya şekil bozukluğunu düzeltmek için ameliyata gerekse de çoğu zaman pratik ölçüler faydalı olabilir.
Ayakkabı desteği (ortez) veya değişik tipte bir ayakkabı giymenizi tavsiye edilebilir.
Bazen sade bir ayakkabı satın almak problemi çözer. Ayak burnu geniş olan ayakkabılar ayağınızı sıkıştırmazlar. Ayakkabı topukları asla 5.5 cm daha yüksek olmamalıdır.
Ayaklarınızı iyice ıslatarak nasırları yumuşatmak ve sonra ölü deriyi bir sünger taşıyla veya nasır törpüsü ile çıkartmak, basıncı azaltmada kolaylık sağlayacaktır.
Ayakkabı giyiminde tavsiyeler
Çoğu yüksek topuklu ayakkabılar sivri burunludur. Dar burunlu ayakkabılar ayak parmaklarını sıkar. Bu da onları doğal olmayan pozisyonda bir üçgen biçimine girmeye zorlar. Topuk yüksekliği ayak tarağının altındaki basıncı iki misli arttırdığı gibi ön ayağa daha büyük bir basınç yerleştirerek, ön ayağı ayakkabının sivri uçlu kısmına girmeye zorlar.
Ayak Bileği Burkulmaları
Ayak bileği tibianın ana eklem yüzeyinin dış kısımdan fibulanın desteklediği yuva ile talus kemiğinin eklem yapmasıyla oluşur. Bu eklemdeki yapıyı ve kazalarındaki tedaviyi karmaşıklaştıran faktör ise içteki 4, dıştaki 3 ve üstte tibia fibulayı bağlayan 1 (syndesmos) bağdır. Bu çok sayıdaki bağ yapısı eklemin kusursuz hareketinin kontrollü olmasını sağlar.
Ayak bileği burkulması sonrası ayak bileğinde;
Tedavi
Ayakkabı Seçimi
Ayakkabıların primer amacı ayaklarınızı korumak ve incinmeleri önlemektir. Ancak bunun olması için ayakkabıların ayağa iyi uyması gerekirlidir. Yeterli derecede uygun olmayan ayakkabılar (çok dar ayakkabılar, çok kısa veya çok geniş ayakkabılar)rahatsızlığa, hasara ve hatta sürekli deformitelere sebep olurlar. Ayakkabı seçiminde uygun ayakkabı için şu temel prensibi aklınızda tutun: Ayakkabılarınız, ayaklarınızın kalıbına uymalıdır; ayaklarınız zorlanmamalıdır. Ayağa iyi uymayan ayakkabının içindeki sıkışık ayaklar; ayaklarda hassasiyet, su toplaması, sertleşmeler(nasırlar) ve zamanla kalıcı şekil bozukluklarına neden olurlar.
Ayakkabının Anatomisi
Bir ayakkabı üç farklı kısımdan meydana gelir.
Ayakkabı burnu (parmak kutusu=ayak parmakları ile ayakkabı arasında kalan mesafe=ayak tarağı) parmaklarınız için yer sağlayan ayakkabının bir şeklidir. Ayakkabı burnunun yuvarlak veya sivri oluşu parmaklar için gereken miktardaki sahayı belirleyecektir.
Ayak vampı genellikle bağcıkların yerleştirildiği ayakkabının en üst orta kısmıdır. Bazen bağcıkların yerine Velcro marka bantlar kullanılabilir. Taban; İç taban ve dış tabandan oluşur. İç taban ayakkabının iç kenarı; dış taban yerle temas eden kısmıdır. Tabanın daha yumuşak olmasıyla ayakkabı darbeleri emebilir. (Yumuşak tabanlı ayakkabılar yerden gelen darbelerden etkilenirler.)
Topuk: Ayakkabının yükselmesini sağlayan ayağın en sonunun dip kısmıdır. Daha yüksek topuk ayağın ön kısmına daha büyük bir basınç yapar.
Ayakkabı yayı: Ayakkabının en son kısmı ayak biçiminin ortasına uymak için ayak yayının yanında hafifçe eğilen kısmıdır.
Ayakkabının yapıldığı madde ayağa uygun ve rahat olmalıdır. Daha yumuşak materyaller, ayakkabının ayağın üst kısmına denk gelen kısmının, basınç miktarını azaltırlar Sert materyaller, ayaklarda su toplanmasına neden olabilirler. Ayakkabıya destek vermek ve topuk etrafındaki maddeyi sertleştirmek için bir karşılayıcı kullanılabilir.
Ayak Giyimi İçin Tavsiyeler
Ayaklarınız değişik büyüklüklerde olabileceğinden satıcıya her iki ayağınızın uzunluğunu ve genişliğini ölçtürün. Ayaklarınız ağırlık taşıdığında genişlediğinden ötürü ayaklarınız ölçülürken ayakta durun. Günün akışında şişmeden ötürü ayaklarınız büyüyeceğinden ayaklarınızı günün sonunda ölçtürün. Satın aldığınız ayakkabılar sizin en uzun ve en geniş ayak ölçünüze uydurulmalıdırlar. Ayakkabı burnu(parmak kutusu), geniş olmakla beraber çok fazla boşluk ayakların ayakkabı etrafında dönmesine, bu da muhtemelen ayakta su kabarcıklarına ve aşınmaya neden olabilir.
Ayakkabı parmaklarınıza olduğu kadar topuğunuza da dikkatli bir şekilde uydurulmalıdır. Emin olmak için topuğunuzun ayakkabının arkasından çıkmadığını kontrol edin.
Ayakkabıların ayaklarınızda rahat ve uygun olduğundan emin olmak için etrafta dolaşın. Yalnızca büyüklüğüne(numarasına) bakıp ayakkabı seçmeyin. Herhangi bir marka ve stilde 10 numara olan bir ayakkabı başka bir marka ve stilde daha küçük veya daha büyük olabilir. Size iyi uyan ayakkabıları satın alın. Mümkün olduğu kadar ayağınızın biçimine yakınlıkta uygun olan bir ayakkabı seçin. Ayaklarınızı düzenli olarak ölçtürün. Yaşınız ilerledikçe ayaklarınızın büyüklüğü değişebilir.
Eğer ayakkabılar çok sıkıysa onları satın almayın. Zamanla ayak ayakkabıya uymak için ayakkabıyı ittirebilir veya gerebilir. Fakat bu, ayak ağrısına ve hasarına neden olabilir. Eğer bir ayağınız diğerinden çok büyükse, daha küçük olan ayağın ayakkabısına bir iç taban eklenebilir. Modaya uygun ayakkabılar da rahat olabilirler.
Çocuk Ayakkabıları
Çocukların yürümeye başlayıncaya kadar çoğunlukla 12-15 aylık olana kadar ayakkabıya ihtiyaçları yoktur. Bu zamana kadar, emekleyen bebeklerin ayaklarını, korumak ve ılık tutmak için çoraplar ve patikler yeterlidir. Bununla birlikte; çocuğunuz ayağa kalkmaya ve yürümeye başladığında ayakkabılar incinmeden korumanın mükemmel bir şeklini sağlarlar. Çocuğunuz ayakkabı giymeye başladığında, evin içinde yalınayak dolaşmasına izin vermenizde bir sakınca yoktur.
Çocuğunuza ilk bir çift ayakkabı almanın iyi bir zamanı, ayağa kalkmaya ve yürümeye başladığı zamandır. Çocuk ayakkabılarında spesiyalize olmuş mağazaların olabileceği kadar, en geniş numara ve biçemdeki ayakkabıyı tavsiye etmeleri muhtemeldir ve doğru uyan bir çift ayakkabıdan emin olmak çoğunlukla çok zaman alacaktır.
Asla çocuğunuzun ayaklarını bir çift ayakkabıya uyması için zorlamaya çalışmayın.
Yumuşak, bükülebilen, ayakkabının içinde yeterince boşluk olan, spor bez ayakkabılar bütün yaşlarda çocuklar için ideal ayakkabıdır. Burun kısmı parmakların büyümesi için yeterli mesafeyi sağlayacak ve parmakların yeterli genişlikte hareket etmesine izin verecektir. ( ideal bir ayakkabı bir parmağın eninin gereğinden fazla uzunluğuna, çocuğun yaşı ve büyüme hızına bağlı olarak çeşitlilik göstermesine rağmen, çoğunlukla yaklaşık 3-6 aylık büyüme değerinde izin verecektir.)
Eğer çocuğunuz sıklıkla ayakkabılarını çıkartıyorsa, o ayakkabılar rahatsız olabilir. Periyodik olarak çocuğunuzun ayaklarında, çok sıkı ayakkabıların işaretleri olan; kızarıklık, sertlikler veya su toplaması gibi belirtilerin olup olmadığını kontrol edin.
Çocuğunuzun ayaklarının yeteri kadar büyüyüp büyümediğini garanti etmek ve daha büyük bir çift ayakkabıya karar vermek için, bir ayakkabı mağazasında periyodik olarak ölçtürün
Ayakkabıların primer amacının; incinmeyi önlemek olduğunu hatırlayın. Ayakkabılar, çocukların ayak deformitelerini veya ayağın büyüme gidişatını nadir olarak düzeltir. Eğer ciddi bir deformite varsa; alçılama, destekleme işlemlerine veya cerrahiye sıklıkla gereksinim olur. Bir problem sezdiğinizde çocuğunuzu hemen bir ortopedi cerrahına muayene ettirin.
Bileğin üzerinde bağlanan yüksek konçlu ayakkabılar, ayakkabılarını ayaklarında tutmada sıkıntısı olan, daha küçük çocuklar için tavsiye edilebilirler. Buna zıt olarak yaygın bir inanç; her şeye rağmen yüksek konçlu ayakkabıların ayak veya ayak bileğinin alçak kesim zıt taraflarının üzerinde (topuk ve taban kısmı üzerinde), destekleme koşullarında, avantaj sağlamadığıdır.
Erkek Ayakkabıları
Pek çok erkeğin ayakkabıları ayaklarına uyar ve ayakkabılarının yeterli horizontal (yatay) ve vertikal (dikey) boşluklu geniş burunları, alçak topukları(çoğunlukla yarım inç yükseklikte) vardır. Tabanlar deri gibi sert veya krep gibi yumuşak her ikisi de aşınabilen materyalden yapılmıştır, fakat daha yumuşak tabanlar daha rahat olmaya meyillidirler. Eğer uzun süre ayakta kalıyorsanız, bükülebilir tabanlı, yumuşak ayakkabılar ayağınızı koruyacak ve rahat tutmaya yardım edecektir.
İş ayakkabıları
İş ayakkabıları, çalışanların mesleklerine bağlı olarak çeşitlilik gösterir. Botlar ayakları yaralanmalardan korumak için kalın deriden ve çelik burunlu yapılır. Çeşitli derecelerde aşağı ve yukarı çekilebilen botlar da elverişlidir.
Kadın Ayakkabıları
Alçak topuklu (2.5 cm veya daha az) ve geniş burunlu ayakkabılar, kadınlar için ideal seçimdir. Gereğinden büyük olan burun kısmının, ayağın ön kısmına yer sağlaması önemli olduğu kadar, topuğun da uygun olmasına karar verme önemlidir.
Yüksek topuklu, sivri ayakkabılar bir çok ortopedik problemlere, parmaklarda ayak bileklerinde, dizlerde, kalça, ve sırta kadar uzanan rahatsızlıklara veya hasara neden olurlar. Çoğu yüksek topuklu ayakkabıların, dar parmaklarla doluşmuş sivri uçlu burunları vardır ve onları doğal olmayan bir üçgen biçimini almaya zorlarlar. Bu ayakkabılar ön ayakta ve ayak tarağında aşırı bir baskı uygulayarak, vücut ağırlığını düzensiz olarak dağıtırlar. Bu düzensiz ağırlık dağılımı, çoğu yüksek topuğun karakteristiği olan; dar burunla birleştirildiğinde ağrılı bunyonlar, çekiç parmak ve diğer deformiteler ortaya çıkar.
Topuk yüksekliği, ayak tabanı üzerinde oluşan basınçta, dramatik bir farklılık yaratır. Topuk yüksekliği gibi artışlar, ayak tarağının altındaki basıncı, ikiye katlar ve ön ayak üzerine daha büyük bir basınç yerleştirerek, ön ayağı sivri uçlu burunun içine doğru zorlar. Alçak topuklu ayakkabılar bile ayağa iyi uymadıkları taktirde, problemlere sebep olabilirler.
Atletik Ayakkabılar
Atletik ayakkabıların amacı, sporcuya daha fazla çekme gücü vermek için yaptığı sporda, ayaklarını spesifik sıkıntılardan korumaktır. Örneğin bir koşu ayakkabısı tasarımı, bir aerobik ayakkabısının tasarımından farklıdır. Tasarımdaki farklılıklar ve materyaldeki çeşitlilik; ağırlık, bağcık özellikleri ve atletik ayakkabılar arasındaki diğer faktörler, ayakların çok fazla strese karşı korunması gerektiğine işaret eder. Uygun atletik ayakkabıda en önemli bileşen, ayakkabının rahatlığıdır. Ayağa iyi uydurulmuş ayakkabı su toplanmasını ve diğer deri irritasyonlarını azaltır.
Çekiç parmak; ikinci, üçüncü veya dördüncü ayak parmağında gelişebilecek bir deformitedir. Bu durumda ayak parmağı, ortadaki ekleminden kıvrılır ki bu biçim çekice benzer. Başlangıçta çekiç parmaklar esnektirler ve basit önlemlerle düzeltilebilirler. Fakat, tedavi edilmemiş şekilde bırakılırlarsa sabit hale gelirler ve bu durumda ameliyat gerekir. Çekiç parmağı olan insanlarda, ayak parmaklarının orta eklemlerinin tepesinde veya eğilen kısmın üzerinde, nasırlar ve kalluslar (sertlikler) oluşabilirler. Bu kişiler aynı zamanda, ayak parmaklarında veya ayaklarında ağrı hissedebilirler ve rahat ayakkabılar bulmakta zorlanırlar.
Çekiç Parmağın Sebepleri
Çekiç parmaklar, ayağa düzgün olarak uymayan ayakkabılardan veya bir kas dengesizliği sonucu ortaya çıkar. Çoğunlukla bir veya birden fazla faktörün kombinasyonu söz konusudur. Kaslar ayak parmaklarını hem düzeltmek, hem de bükmek için bir çift olarak çalışırlar. Eğer ayak parmağı bükülür ve yeteri kadar uzun bir pozisyonda tutulursa kaslar sıkılaştırılırlar ve dışarıya doğru gerilemezler.
Ayak parmaklarına doğru daralan ayakkabılar, ayağınızın ön kısmını küçük gösterirler. Fakat aynı zamanda, küçük ayak parmaklarınızı bükülmüş pozisyona doğru iterler. Ayak parmakları, ayakkabıya sürtünerek nasırlar ve kallusların oluşmasına neden olacak şekilde daha fazla kötüleşirler.
Daha yüksek topuk, ayağı aşağıya doğru zorlar ve ayak parmaklarını sıkıştırır ve basıncın artmasıyla parmak bükülmesi ortaya çıkar. Sonuç olarak ayak parmaklarının kasları, hatta ayak parmakları ayakkabı tarafından hapsedilmemişlerse bile ayak parmaklarını düzeltmek için yetersiz kalır.
Tedavi
Konservatif tedavi; yumuşak, ayak parmaklarıyla ayakkabı arasındaki mesafesi geniş ayakkabılarla başlar. Ayakkabılar en uzun parmağınızdan 1 cm daha uzun olmalıdır. (Not: Pek çok insanda ikinci ayak parmağı ayak başparmağından daha uzundur.) Sıkı, dar, yüksek topuklu ayakkabılar giymekten kaçının. Çekiç parmağınıza yer sağlayabilecek, ayak parmakları ile ayakkabı arasındaki mesafenin derin olduğu ayakkabılar bulabilmelisiniz. Veya bir ayakkabı tamir dükkanında ayak ayakkabının burun kısmını gerdirerek, ayak parmaklarının etrafındaki kısmı büyüttürebilirsiniz. Ayaklarınızın diğer bölgelerini kıstırmadığı veya sürtünmediği sürece sandaletler yardımcı olabilir.
Doktorunuz, evde yapabileceğiniz kasları kuvvetlendirmek ve germekle ilgili bazı ayak parmağı egzersizleri tarif edecektir. Örneğin, nazikçe ayak parmaklarınızı gerebilirsiniz. Ayak parmaklarınızı, yerden bir şeyler toplamak için kullanabilirsiniz. Televizyon izlerken veya okurken ayağınızın altına bir havlu koyup, ayak parmaklarınızla havluyu buruşturmaya çalışabilirsiniz.
Şikayetlerinizi hafifletmek için bantlar, yastıklar veya nasır petleri tavsiye edilebilir. Şeker hastasıysanız dolaşım azlığı veya ayaklarınızda hissizlik varsa, doktorunuza danışın.
Eğer konservatif tedavi yeterli gelmiyorsa, çekiç parmak ameliyatla düzeltilebilir. Çoğunlukla ameliyat, lokal anesteziyle gerçekleştirilir. Hangi ameliyatın yapılacağına rahatsızlığın ciddiyetine göre karar verilir. Ameliyattan sonra bazı sertlikler, şişme ve kızarıklık ve ayak parmağının, ameliyattan önceki boyuna göre daha uzun veya daha kısa olması olabilir.
Çocuğunuzun ayağında basarken düz, otururken veya parmak uçlarındayken normal ayak içi girintisi görülüyorsa buna esnek düz tabanlık denir. Bu durum aileler için büyük bir endişe kaynağıdır.
Bu durumda genellikle;
Buluğ çağında ağrılı ayaklarda, ağrının nedenini araştırılır. Ağrı genellikle, gergin aşil tendonuna veya sert düztabanlığa bağlı olabilir. Çocukların giyilmiş ayakkabılar ile doktora götürülmesi önemlidir, çünkü doktorlar için ayakkabılarının uygunluğunu ve aşınmanın nerede olduğunun görülmesi tanıda çok önemlidir.
Esnek düztabanlık dışında, düztabanlığa neden olan bazı durumlar da vardır. Bunların ayrıca araştırılması gerekir. Bunların tedavileri, esnek düztabanlıktan tamamen farklıdır.
Tedavi
Eğer çocuğunuzda aktiviteye bağlı ağrı veya yorgunluk oluyorsa öncelikle aşil tendonunu germe egzersizi verilir. Bazen aşil gerginliğini azaltmak için fizik tedavi ve alçılama da gerekebilir. Hala rahatsızlık devam ediyorsa bir tabanlık verilir. Tabanlık, ağrı ve yorgunluğu azaltırken ayakkabı ömrünü uzatır. Bunlara rağmen devam eden ağrıda cerrahi tedavi önerilebilir. Ancak çok az sayıda esnek düztabanlık zaman içinde cerrahi tedavi gerektirir.
Düzeltme ve alçılama
Tedavi doğumdan hemen sonra başlar. Amaç ağrısız, fonksiyonel bir basma elde etmektir.
Ayak nazikçe normal pozisyona getirecek biçimde gererek düzeltilir ve düzeltmeyi korumak için alçıya alınır. Düzeltme tedrici olarak her hafta tekrarlanır. Tam normal pozisyona gelmesi aylar alabilir. Alçılama genellikle 6-12 hafta sürer.
Düzelme meydana geldiğinde bunun korunması için yürüme yaşına kadar özel ortez giyilir. Ayak ve baldır kasları, 3 ile 7 yaşına kadar ayağı eski pozinyonuna döndürmeye çalışır. Bu nedenle 7 yaşına kadar çocukların izlenmesi ve bu arada gerekirse cerrahi müdahaleler yapılması önemlidir.
Cerrahi tedavi
Bazen germe ve alçılama bebeğinizin ayağını tam düzeltmeyebilir. Bu durumda cerrahi tedavi gerekir. Cerrahi tedavi 3-12 aylıkken yapılabilir ve tek seansta ayaktaki bütün kemik, bağ ve tendon bozuklukları düzeltilir. Ameliyat sonrası 6-8 hafta alçı uygulaması ardından özel ayakkabı giyilir.
Tedavi edilmeyen çocuklarda çok ciddi sakatlık ve yürüme bozukluğu oluşur. En iyi sonuçlar 1 yaş altındaki cerrahilerden alınır. En mükemmel sonuç alınan tedavilerde bile hasta ayak 1-1.5 numara daha küçük, daha az hareketli ve baldırı daha ince olur.
Ayak başparmağınızın başladığı yerde (tarak kemiği ile parmağın başladığı eklemde) şişlik, çıkıntı varsa halluks valgusunuz var demektir. Kadınların neredeyse % 40’ında bu yakınma vardır. Bu hastalıkta %70 oranında genetik bir eğilim vardır. Bunun dışında uzun yıllar topuklu, sivri burunlu ayakkabı giyenlerde de meydana gelebilir. Bu nedenle bu rahatsızlığı olan her 10 hastadan 9 u kadındır.
Bu çıkıntı ayakkabı içinde sıkışınca ciltte kızarıklık ve ağrı olur. Zaman içinde cilt altındaki “bursa” denilen kesecik su toplar ve ağrı-şişlik artar, yakınmalar daha belirgin hale gelir. Uzun zaman devam eden eklemdeki kötü pozisyon kireçlenmeye neden olur. Bu aşamadan sonra yakınmalar iyice artar, ilaç ve diğer tedavi yöntemleri başarısız olur. Tedavinin kireçlenme başlamadan yapılması, ilerideki tedavi başarısını belirleyen ana faktörlerden biridir.
Başparmak zamanla 2. parmağın altına veya üstüne doğru ilerleyebilir. Bu sorunlara nasırlar eşlik eder.
Adolesan halluks valgus
Özelliklede 10-15 yaş arası kızlarda görülür. Bu yetişkinlerinkinden farklı olarak ağrısızdır. Ağrı oluşursa aşağıda anlatılan koruyucu önlemleri almak gerekir. Bu şekil bozukluğu ileri yaşlarda artacağı için büyüme tamamlanınca cerrahi tedavi önerilir.
Koruyucu tedavi
Özellikle dar, sivri burunlu, 5 cm den yüksek topuklu ayakkabılar giyilmemelidir. Ayakkabı içinde başparmak ile 2. parmak arasında makara biçiminde destekler (parmak arası makarası) kullanılması da yardımcıdır. Ağrı kesici ve ödem giderici ilaçlar yakınmaların azaltılmasında yardımcıdır.
Bu tür tedaviler yakınmaları giderebilir ama anatomik rahatsızlığı ortadan kaldırmaz. Koruyucu önlemler bırakıldığında yakınmalar devam eder.
Ne zaman ameliyat gerekir?
Cerrahi olamayan önlemler sizi tatmin eden bir sonuç vermediyse size cerrahi gerekir denilebilir.
Cerrahinin size mükemmel bir ayak sunacağına dair gerçekçi olmayan iddialardan sakının. Cerrahinin amacı mümkün olduğu kadar ağrıyı azaltmak, ve deformiteyi mümkün olduğu kadar düzeltmektir. Kozmetik olarak anlaşılmamalıdır.
Başarı oranı nedir?
Halluks valgus ameliyatlarında % 85-90 civarında tatmin edici sonuçlar alınmaktadır.
Ameliyat Sonrası İçin Gerçekçi Beklentiler Neler Olmalı?
Karar vermede bir önemli faktör; ameliyatın sağlayabileceği yararları bilmektir. Hastalar; büyük çoğunlukla ağrılarının azaldığını ve başparmaklarının şeklinin düzeldiğini görür. Ameliyatın sonucu, size daha küçük ve dar burunlu ayakkabılar giymenize izin vermeyecektir. Hatta hayatınızın geri kalanında bazı ayakkabı sınırlamalarınız olacaktır. Bunyon deformitesinin esas sebebinin sıkı giyilen ayakkabılar olduğunu hatırlayın. Eğer o tip ayakkabıları giymeye geri dönerseniz bunyonunuz yeniden ortaya çıkacaktır.
Ameliyata Hazırlık
Kan örnekleri, EKG akciğer grafisi ve idrar tahlili istenir. Anestezi uzmanı hastayı değerlendirir. Uygulanacak anestezi sekline karar verilir.
Ameliyat kaç saat sürer?
Hastalar ameliyathaneye alındıktan ve uygun anestezi işleminden sonra, steril ortam için ilgili bacak silinmekte ve örtülmekte sonrasında operasyon sistemleri kurulmaktadır. Bu ortalama 40 dakika bir zaman gerektirmektedir. Ameliyat yaklaşık bir saat kadar sürer. Aynı gün veya ertesi gün hastaneden ayrılabilirsiniz.
Ameliyat seçenekleri
Halluks valgusta ameliyat seçeneği vardır. Hangi ameliyatın yapılacağına, bazı ölçümler ve muayene bulguları ile karar verilir.
Çıkıntının alınması: Başparmak kenarındaki çıkıntının alınmasıdır. Nüks sıktır. Operasyon sonrası alçı gerektirmez.
Osteotomi: Tarak kemiğinin değişik seviyelerden kesilerek yeniden yönlendirilmesidir. Günümüzde en çok tercih edilen yöntemlerdir. Hastalığa neden olan anatomik bozukluğun düzeltilmesini sağlarlar. Tercih edilen yönteme göre alçı gerekebilir veya gerekmeyebilir.
Eklemin kesilmesi: Aşınmış ve biçimi bozulan eklemin kesilerek çıkarılmasıdır. İleri yaşlarda en sık tercih edilen prosedürlerdendir. Alçı gerektirmez. Ancak parmakta kısalmaya neden olur.
Eklemin dondurulması: Aşınmış eklem yüzeyinin ortadan kaldırılarak başparmak tabanındaki eklemi oluşturan tarak kemiği-parmak kemiği uygun pozisyonda birbirine tespit edilir. İki kemiğin birbirine kaynaması sağlanır. Özellikle kireçlenmenin ön planda olduğu vakalarda tercih edilir.
Ameliyat sonrası süreç nasıldır?
Cerrahinin başarısı büyük ölçüde sizin doktorunuzun önerilerini ne ölçüde uyguladığınıza bağlıdır. Özellikle ameliyat sonrası ilk üç hafta çok önemlidir.
İlaçlar: Ameliyat sonrası antibiyotik kullanımı genellikle rutindir. Ağrı kesicilere ilk günlerde ihtiyaç olmaktadır.
Pansuman ve bandajlar: Hastaneden genellikle parmağınızı uygun pozisyonda tutan bir bandajla çıkarsınız. Bazen alçı yapmak gerekebilir. Bunları genellikle 4-6 hafta korumanız gerekir. Dikişler alınana kadar pansumanınızı doktorunuz dışında kesinlikle açtırmamalısınız. Kesinlikle ıslatmamalısınız. Yaranızda koku, ıslanma, pansumanın kirlendiğini hissederseniz zaman geçirmeden doktorunuza başvurunuz.
Ayağa basma: Seçilen ameliyat tipine göre, ayağa değişik yük verme önerileri olabilir. Bunlara mutlaka uymalısınız. Bazı ameliyat tiplerinde mutlaka koltuk değneği kullanmak gerekirken bir kısmında gerek yoktur.
Şişme: Hangi ameliyat tipi seçilirse seçilsin ilk hafta hatta 15 gün mümkün olduğu kadar ayağın yukarıda tutulması çok önemlidir. Bu ödemin hızla azalmasına ve daha iyi bir yara iyileşmesine neden olur. İlk günler her saat başı 15 dakika buz uygulaması şişlik ve ağrının kontrolünde önemlidir. Buz, su sızdırmayan bir torba içinde olmalı ve bir havlu üzerinden uygulanmalıdır.
Ayakkabı giyimi: Dikişler alındıktan, alçı ve bandajlar kaldırıldıktan sonra hastalar spor ayakkabılar, ucu geniş topuksuz ayakkabıları giymeye başlarlar. Topuklu ve sivri burunlu ayakkabılara 6 ay sonra izin verilir.
Egzersizler
Ameliyattan hemen sonra; ayak bileğinizi yukarı ve aşağı hareket ettirin. Bu egzersizi iyileşme odasında periyodik olarak saatte 2-3 kez 2-3 dakika süreyle yapın.
Aşağıda tarif edilen egzersizlere başlama zamanı, seçilecek ameliyat tipine göre değişir. Genel olarak sargılarınızı çıkarttığınız zaman, günde iki veya üç kez 20 dakika egzersiz yapmanız gerekir.
Havlu Kıvırmak: Yere küçük bir havlu koyun ve sadece parmaklarınızı kullanarak havluyu kendinize doğru kıvırın. Havlunun sonuna bir ağırlık koyarak direnci arttırabilirsiniz. Gevşeyin ve bu egzersizi 5 kez tekrarlayın.
Parmak Kaldırmak: Parmak Kıvırmak- Her iki pozisyonda 5 saniye tutun ve 10 kez tekrarlayın.
Baş Parmak Çekişleri: Her iki ayak parmağınıza lastik bant geçirin ve lastiği çekerek iki başparmağınızı birbirinden uzaklaştırın. 5 Saniye tutun ve 10 kez tekrarlayın.
Parmak Çekişleri: Bütün parmaklarınızın etrafına kalın bir lastik bant geçirin ve parmaklarınızı ayırın. 5 Saniye kalın ve 10 kez tekrarlayın.
Parmak Sıkıştırma: Parmaklarınızın arasına küçük mantarlar yerleştirin ve 5 saniye sıkıştırın. 10 Kez tekrarlayın.
Bilye Toplama- Yere 20 tane bilye koyun Ayağınızla her seferinde bir bilye alın ve bir kaseye koyun. 20 Bilye ile tekrar edin.
Aktivitelere Dönüş Süreci Nasıldır?
Kısa mesafelerde yürüme: Ameliyattan sonra kısa mesafe yürüme ve diğer günlük işlerinize yavaş yavaş başlayın. Bu erken aktivite, iyileşmenize yardım eder ve hareketliliğinizi yeniden kazandırır.
Yürüme: İlk kez atletik ayakkabıları giyebildiğinizde egzersiz için yürümeye başlayabilirsiniz. Uygun zaman seçilecek ameliyat tipine göre değişir.
Koşma: Ağrı olmadan yürüyebildiğinizde artık koşabilirsiniz.
Diğer Sporlar: Ağrı olmadan koştuğunuzda, yarışma sporlarına geri dönebilirsiniz. Bunlar takım sporlarını, aerobikler ve step-tırmanmayı içerir.
Hareket veya egzersizden sonra ayağınızda orta derecede ağrı veya şişme olabilir. Ayaklarınızı yükseğe kaldırın ve buz uygulayın. Egzersiz ve aktivite sürekli olarak gücünüzü ve hareketliliğinizi arttıracaktır.
Koltuk Değneğiyle Yürüme: Koltuk değneklerinizi veya yürütecinizi kullanırken dik durun, kısa bir mesafe öne ilerletin, sonra ameliyatlı ayağınızı ileriye doğru atın, topuğunu yere değdirin. Böylece ağırlığınızın çoğu topuğunuzda kalabilecektir. Sonra tüm ağırlığınızı koltuk değneklerine ve ameliyatlı ayağınızın topuğuna vererek sağlam bacağınızı ilerletin.
Riskler nelerdir?
Komplikasyon görülme oranı %8-10 civarındadır.
En sık komplikasyon enfeksiyondur. Erken fark edilen ve önlem alınan enfeksiyonlar sorunsuz tedavi edilebilir. Geç kalan vakalarda yeni bir cerrahi gerekebilir.
Diğer komplikasyonlar cerrahi sırasında sinir kesilmesi sonucu başparmakta kalıcı his kaybı, devam eden ağrı, çıkıntının nüksü, eklemde kısıtlılık, cerrahi tesbit yönteminde yetersizlik olarak sayılabilir.
Her gün, çoğu kişi zamanlarının çoğunu binlerce adım atmaya eşdeğer sürede, ayaklarının üzerinde harcarlar. Yürüme, ayaklarınızın üzerine vücut ağırlığınızın 2-3 katına eşdeğer bir basınç ekler. Gerçekten, birçok ayak probleminden yürüyüş değil de yürüyüş ayakkabılarınız sorumludur. Örneğin nasırlar, kemiklerin ayakkabıları zıt yönde itmesinden ve deri üzerine basınç yapmasından kaynaklanan sertleşmelerdir. Derinin yüzey tabakası sertleşir ve altındaki dokuları irrite ederek (tahrik ederek) aşağı doğru yapılaşır.
Sert nasırlar, çoğunlukla parmakların üzerinde ve küçük ayak parmağının kenarında yerleşirler. Yumuşak nasırlar açık yaralara benzerler ve birbirine sürtünen parmaklar arasında gelişirler.
Nasırların sebepleri
Ayağa uymayan ayakkabılar. Eğer ayakkabılar çok sıkıysa, ayağınızı artan bir basınçla sıkıştırırlar. Eğer ayakkabılar çok gevşekse, ayak kayabilir ve ayakkabıya karşı sürtünebilir.
Teşhis ve Tedavi
Nasırlar kolaylıkla görülebilirler. Ortalarında sarımtırak, ölü dokuyla sarılmış hassas bir noktaları olabilir. Nasırlarda olduğu gibi ayak problemlerini tedavi etmek çaba gerektirir.
Bu problemlerin tekrar oluşmaması için doktorunuzla beraber çalışmaya ihtiyacınız vardır.
Derinin normal dış hatlarını yeniden düzenlemek ve ağrıyı hafifletmek için, doktorunuz, derinin ölü tabakasını bistüri ile tıraş ederek azaltabilir. Bu işlem, özellikle yetersiz bir dolaşımınız ve görme bozukluğunuz varsa veya ayağınızda hissizlik mevcutsa, kendi kendinize değil profesyonel biri tarafından yapılmalıdır.
Eğer doktor nasırın altında ayak parmağı deformitesi gibi bir problem tespit ederse bunu ameliyatla düzeltebilir.
Evde
Düzenli olarak ayaklarınızı iyice ıslatıp bir sünger taşı veya nasır törpüsü kullanarak nasırınızı yumuşatabilir ve büyüklüğünü azaltabilirsiniz. Nasırın üzerine yuvarlak-şekilli köpük peti koymak nasırın üzerindeki basıncın hafiflemesine yardım edecektir. İlaç içermeyen nasır petleri kullanın; ilaçlı petler irritasyonu arttırabilir ve enfeksiyonla sonuçlanır.
Ayak parmaklarınızın arasına, yumuşak nasırlara yastık olarak yardım etmesi için bir parça kuzu yünü (pamuk değil) yerleştirin. Ayak parmaklarına geniş bir alan sağlayan ayakkabılar giyin.
Tırnak Batması
Tırnak batmaya başladığında sertleşme, şişme ve hassaslaşma başlar. Daha sonra enfeksiyon başlar ve çok ağrılı olur. Bu dönemde tırnak yatağı kenarında cerahat görülebilir, zamanla cilt tırnak üzerine büyümeye başlar.
Tedavi
İltihaplı batık tırnak tedavisinde öncelikle ayak günde 5-6 kez sıcak, sabunlu suya sokulur. Bu sırada batmış tırnağınızı nazikçe çıkararak altına küçük bir pamuk veya mumlu diş ipi koymaya çalışın. Koyduğunuz parçayı her gün değiştirin.
Enfeksiyon ciddi ise antibiyotik verilir. Düzelinceye kadar sık sık çoraplarınızı değiştirin, sandalet giyin ve uzayınca tırnağınızı köşeli kesin.
İyileşme sağlanamazsa, lokal anestezi ile tırnağın bir kısmı, tırnak yatağı ile birlikte alınır.
Korunma
Bu riskten korunmak için tırnak kenarlarını yuvarlak değil köşeli (düz) kesin. Tırnak uzunluğunu cildi geçecek biçimde tutun. Tırnak kenarlarını koparmayın. Çok sıkı çorap veya ayakkabılardan sakının. Ayaklarınızı her zaman temiz tutun.
klıkla tenisçilerde görülen dirseğin ağrılı hastalığıdır. Ayrıca dirseğin aşırı zorlandığı bir çok meslek gurubunda görülebilmektedir. Çiftçiler, kasaplar, elektrikçiler, alçı ve sıva ustaları gibi.
Tenisçi Dirseği Oluşum Mekanizması: İlgili kasın tekrarlayan kasılmaları tendonun gerilim kuvvetlerini arttırır bu da tendonda ve yapışma yerinde mikrotravmalara (küçük hasar) neden olur. Tekrarlayan mikrotravmalar kas tendon bileşkesinde enflamasyona (mikropsuz iltihap) ve dokunun bozulmasına neden olur.
Bulgular:
El bileğini yukarı kaldıran kas grubunun başlangıç noktası olan dirsek dış tarafında basmakla ağrı mevcuttur,
Dirence karşı el bileği ekstensiyonu(el bileğini yukarı kaldırma hareketi) veya önkolun supinasyonunda (avuç içini yukarı baktıran hareket) sıklıkla backhand vuruşta dirsek dış kısmında ağrı oluşur.
Tedavi:
Korunma yolları:
Ulnar sinir tüm kol boyunca uzanır, dirseğin iç yanından bulunan bir oluktan (kübital tünel) geçer. Dirseği ve el bileğini geçerek sonlanır. Elin küçük parmağı ve yüzük parmağının his duyusundan, elin parmaklarının hareketinin bir bölümünden sorumludur.
Ulnar sinir tüm kol boyunca uzanır, dirseğin iç yanından bulunan bir tünelden geçer. Dirseği ve el bileğini geçerek sonlanır. Elin küçük parmağı ve yüzük parmağının his duyusundan, elin parmaklarının hareketinin bir bölümünden sorumludur.
Dirseğin almış olduğu bir travmadan ulnar sinir etkilenecek olursa (dirsek kırıkları sonrası gibi) sinirde gelişen ödeme bağlı olarak sinir bu tünel içerisinde sıkışır. Bu tabloya kubital tünel sendromu ya da ulnar sinir sıkışma sendromu adı verilir.
Burada elin kaslarında zayıflama kavanoz açma gibi hareketlerde zorlanma gibi şikayetler ortaya çıkar. Problem dirseği ilgilendiren bir patolojiden kaynaklansa da esas şikayetler sinirin etkili olduğu alan olan elde ve parmaklarda ortaya çıkar.
Bunlardan herhangi biri mevcut ise doktorunuza başvurun.
Muayeneniz yapılır. Dirsek ile ilgili geçirilmiş bir sorununuz varsa doktorunuz sizden çeşitli röntgenler isteyebilir. Ayrıca elin, el bileğinin kaslarının ve sinirlerinin elektriksel yanıtını görmek üzere EMG istenebilir.
Tedavi
Cerrahi tedavi
Eğer konservatif tedavi ile kas güçsüzlüğü ortadan kaldırılamıyorsa ya da ağrı şikayetleri sürüyorsa ileri tetkikler yapılarak cerrahi tedavi planlanmalıdır. Cerrahi de birçok yöntem mevcuttur ancak en sık transpozisyon ameliyatı yapılır. Bu ameliyatta ulnar sinir, geçtiği kemik tünelin arkasından alınarak, ön tarafa getirilir. Cerrahi tedaviden sonra rehabilitasyon planlanarak elin gücünün tekrar kazanılması sağlanır.
Ganglion kistleri genellikle el bileğinin üst bölümünde oluşur. Ganglion eklem içerisinde yer alan kemik ve kas dokularının arasında bulunan bağ dokusundan kaynaklanarak balonsu görüntüsü ile karşımıza çıkar. Bu balonun içerisinde yoğun, kaygan eklem sıvısı ile aynı özellikte bir sıvı bulunur. Genel bir kural olarak hareketliliğinizin artması ile bu balon büyür ve tam tersi hareketliliğinizin azaldığı dönemlerde bu balon küçülür.
Ganglionlar nasıl oluşur?
Ganglionların oluşum mekanizmasını başlatan sebepler bugün için halen bilinmemektedir. Kadınlar da erkeklerden daha sık olarak görülür. Ganglion içindeki kistik yapı eklemden geçen sinir dokuların üzerine bası yapacak kadar büyüdüğü zaman ağrı oluşturabilirler. Çok büyük ganglionlar ağrısız olsalar da görüntüleri nedeniyle rahatsız edici olabilirler. Tam tersi olarak bazı küçük ganglionlar çok ağrılı olabilirler.
Muayene ve tanı
Direk grafi ile bu olayın romatizmal hastalığa bağlı eklem bozukluğundan ya da bir kemik tümöründen kaynaklanıp kaynaklanmadığı araştırılır. Bazense çok küçük olan ağrılı ganglionlarda tanıyı netleştirmek için MRI istenebilir.
Tedavi
Tedavinin birinci aşamasını konservatif (cerrahi olmayan) yöntemler oluşturur.
Takip: Ganglion tümöral bir yapı olmadığı için ve zaman içerisinde kendiliğinden kaybolabileceği için belli bir süre beklenebilir.
Tespit: Aktivite ile ganglion boyu artacağı için bunun sonrasında sinir basısına bağlı ağrı gelişebileceği için doktorunuz size bir el bilekliği veya alçı tespiti ile takip önerebilir. Bu esnada ganglion küçülebilir belki de kaybolabilir.
Aspirasyon: Ganglionun ağrıya yol açtığı durumlarda veya hareket kısıtlılığı yaratacak kadar büyüdüğünde ganglion içindeki sıvı “aspirasyon” adı verilen bir işlem ile dışarı çekilebilir. Ancak bu işlem esnasında sıvının çok yoğun olması nedeniyle sıvı dışarı alınamayabilir.
Cerrahi: Yukarıda anlatılan tedavi yöntemleri sonrasında ganglionun verdiği hareket kısıtlılığı ve ağrı giderilemediği zaman ganglionun çıkarılması gerekir. Ancak unutulmaması gereken nokta bu işlemin ardından ganglionun tekrarlayabileceğidir.
Karpal tünel nedir?
El bileğinde bağlar ve küçük kemikleri karpal tünel adını verdiğimiz bir tünel oluşturur. Bu tünelin içinden 9 adet kas kirişi ile median sinir geçer. Median sinir; ilk üç parmak ve dördüncü parmağın yarısının duyusunu verir. Ayrıca el içinde bazı küçük kasları hareket ettirir.
Karpal Tünel Sendromu (KTS) nedir?
Mediyan sinirin karpal tünelde sıkışmasıdır.
KTS’nin Sebepler nelerdir?
KTS birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabilmekle birlikte bazı hastalarda altta yatan neden saptanamaz. Ancak çeşitli aktivitelerin buna zemin oluşturduğu bilinmektedir.
KTS’ye neden olabilecek durumlar şöyle sıralanabilir:
Belirtileri nelerdir?
Ağrı sıklıkla künt veya sızlayıcı olabilir. Dirsek ön tarafında ve omuz dış kısmına yayılabilir. KTS’nin en tipik başvuru nedeni geceleri uykudan uyandıran ağrılarıdır. Buna bağlı uyku bozukluğu sık görülür. Hastalar uyuşukluğu gidermek için elini silkeler veya sıcak suyun altına tutarlar.
Tanı:
Tedavi:
Atelleme: Basit bir tedavi yöntemidir. Bileği nötral pozisyonda tutan el bileği ateli özellikle geceleri hastaları rahatlatır. Semptomları yeni başlamış hastalarda bazen tek başına yeterli tedavi yöntemi olabilir.
Lokal injeksiyonlar: Karpal tünel injeksiyonu, hastalığı kısa bir süredir var olan ve belirgin kas gücü kayıbı göstermeyen hastalarda etkili bir tedavi yöntemidir.
İlaçlar: İlaç kullanımı genellikle tenosynovit gibi altta yatan hastalığı olanlarda yararlıdır. B 6 vitamini kullanımı Karpal tünel tedavisinde tartışmalıdır.
Fiziksel tıp yöntemleri: Ultrason ve kuvvetlendirme egzersizleri olmak üzere fizik tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Günlük yaşam aktivitelerinde düzenlemeler
Ameliyata nasıl karar verilir?
Cerrahi olmayan yöntemlere yanıt alınamadığında, ilerleyici veya inatçı sinirsel değişiklikler veya kas zayıflığı bulunduğunda ameliyat gereklidir.
Ameliyatta yapılan işlem nedir?
Ameliyatta el bileğine 2-3 cm’lik kesi ile girilir. Mediyan sinirin üzerindeki transvers bağ kesilir. Böylece sinirin üzerindeki baskı kaldırılır.
İsmine bakıldığı zaman bir avcı hastalığı gibi duran bu durum parmaklarda tetik çekme hareketi esnasında ortaya çıkan bir durumu belirtmek üzere kullanılmıştır. Bu durum genellikle 40 yaşın üzerinde ve diabetli, romatizmal hastalığı bulunan kişilerde rastlanılan bir olaydır. Ancak her yaşta hatta yeni doğanlarda dahi görülebilir.
Nasıl oluşur?
Tetik parmak hastalığının oluşum mekanizması halen tam olarak bilinmemektedir. Parmaklarda tetik hareketinin yapılmasından sorumlu olan tendon ve yatağının etkilendiği bilinmektedir. Her tendonun üzerini örten bir tabaka mevcuttur. Bu tabakanın oluşturmuş olduğu kılıf içerisin de tendon parmakların hareketi ile bir kayma yaparak yatağı içerisinde hareket eder.
Tendon kılıfı enflamasyon nedeniyle şişip ve kalınlaşır. Tendon, parmak hareketleri için gereken kayma hareketinde güçlükle karşılaşır. İlk başlarda, takılma sorası bir atlama hareketi ile rahatlama olur. Tedavi uygulanmaz ve olay ilerlerse kılıf giderek kalınlaşır. Tendon hareketinin tamamı kaybolur. Sonuçta parmak, tetik çeker pozisyonda kilitli kalabilir.
Tanı
Bu hastalığın tanısında röntgenin yeri yoktur. Muayene yeterlidir.
Tedavi
Tedavinin amacı şişliği indirmek ve yakalama hareketini sağlamaktır. 1. aşamada; şişliği gidermeye yönelik ilaç tedavisi, istirahat amaçlı parmak atelleri önerilir. Yeni başlayan vakalarda uygundur.
Eğer şikayetler gerilemezse 2. aşamada tendonun kalınlaşmış bölgesine lokal kortizon enjeksiyonu yapılabilir. Bazı vakalarda tam iyileşme sağlayabilse de nüks sıktır.
Ameliyata nasıl karar verilir?
Diyabetli ya da romatizmal hastalığa bağlı bu durumun geliştiği kişilerde, 3 aydan fazla yakınması olan vakalarda ve sık kilitlenme olan vakalarda ise tedavi cerrahidir. Lokal anestezi ile parmak uyuşturulur. 1 cm’lik kesi yapılır. Sertleşmiş tendon kılıfı gevşetilir. Ameliyat sonrası hareket normale döner.
Total Diz Protezi (TDP) diz osteoartitinde (kireçlenmesi) sık uygulanan bir cerrahi girişimdir. Bu yöntem ağrının ortadan kaldırılmasını ve diz hareket açıklığının düzelmesini sağlar.
Diz protezi ameliyatına nasıl karar verilir?
Ağrılı ve hareketi kısıtlanmış dizinizi, total diz protezi ameliyatı ile ağrısız ve hareketli hale getirmek mümkündür.
Yaş sınırı nedir?
Genellikle 55 yaş üstü hastalara önerilmektedir. 55 yaş altında ve aktif yaşan süren genç yaştaki hastalarda protez daha erken aşınmaktadır. Bu hastalara artroskopi ve bacak düzleştirme ameliyatları yapılabilmektedir. Bunun yanında gelişen teknoloji ile birlikte daha güçlü ve daha uzun süre dayanabilen protezler geliştirilmiştir. Böylece son zamanlarda daha genç hastalara da diz protezi yapılabilmektedir.
Aşırı kilo ameliyata engel olur mu?
Aşırı şişmanlık (obesite) tek başına engel değildir. Fakat yara iyileşmesi daha zor olmakta ve enfeksiyon riski artmaktadır. Ayrıca protezin erken gevşeme riski vardır.
Her iki diz aynı anda ameliyat edilebilir mi?
Her iki dizi aynı anda ameliyat etmenin faydası ve riski tartışmalı bir konudur. Karar verme hastanın genel sağlık durumunun yanında hastanın ve doktorun tercihi de önemlidir.
Diz protezlerinin ömrü kaç yıldır?
Günümüz modern cerrahi tekniği ve protezleri ile protez ömrü 15-25 yıla ulaşmıştır.
Ameliyata Hazırlık
Öncelikle ayrıntılı fizik muayeneniz yapılır. Dizinizin hareket açıklığı kas gücü ve şekil bozukluğu değerlendirilir. Röntgenleriniz çekilir. Akciğer grafisi, EKG çekilir. Ayrıca 25-D vitamini, hemogram tetkikleri yapılır. Diyabetli hastalar için HbA1c testi istenir. Düzeltilmesi gereken değerler düzeltilir. Dişlerde çürükler varsa diş hekimi konsültasyonu istenir. Enfeksiyon riskini azaltmak için bu aşamalar önemlidir.
Aksine bir uyarı olmadıkça, kendi hekiminizin vermiş olduğu tüm ilaçları alınız. Kullanmakta olduğunuz ilaçların listesini ve dozlarını lütfen bizlere bildiriniz. Bildiğiniz herhangi bir allerjik reaksiyonunuz varsa mutlaka önceden bizleri uyarınız.
Tüm tetkik sonuçları tamamlandıktan sonra Anestezi uzmanı sizi değerlendirilecek ve seçilecek anestezi yöntemi hakkında size bilgi verilecektir.
TDP tüm cerrahi yaklaşımlar içerisinde büyük sınıf (major) girişim olarak kabul edilmektedir.
Ameliyatınız için kan gereksinimi olabilir. Gereken kan miktarı 2 Ünite Eritrosit süspansiyonudur.
Ameliyattan önceki akşam hafif ve sulu yemek yemeniz sizin için uygun olacaktır. Ameliyattan 6 saat önce beslenmeyi durdurmanız gerekir Mutlaka almanız gereken tansiyon, şeker ilacı (Glukofen hariç) gibi ilaçlarınız varsa az miktarda su ile almanızda sakınca yoktur.
Sabah ameliyata gerekli hazırlıkların yapılabilmesi için tahmini zamandan yaklaşık 30 dakika önce görevli hemşireler sizin soyunmanızı, tüm metal eşyalarınızı, şayet kullanıyorsanız diş protezi çıkartmanızı isteyeceklerdir.
Ameliyathane ortamına alındıktan sonra size uygun anestezi yapılmadan önce bir veya iki adet damar yolu açılacak, göğsünüze elektrotlar konup kalbinizin izlenmesi sağlanacak, gerekli ise sonda takılacaktır.
Hastalarımızın çoğuna epidural anestezi denilen (bölgesel) yöntemi uygulanmaktadır. Bu yöntemde belinizdeki omurlar arasından ince bir kateter yerleştirilir. Bu kateter vasıtasıyla süreli olarak epidural mesafeye anestezik madde gönderilir, böylelikle ameliyat süresince uyanık olursunuz, belden aşağısı uyuşur ve hiç ağrı hissetmezsiniz.
Genel anestezi uygulandığında ise tamamen uyutulursunuz. Hangi yöntemin uygulanacağına hasta ve anestezi uzmanı birlikte karar verir.
Ameliyat kaç saat sürer?
Hastalar ameliyathaneye alındıktan ve uygun anestezi işleminden sonra, steril ortam için ilgili bacak silinmekte ve örtülmekte sonrasında operasyon sistemleri kurulmaktadır. Bu ortalama 40 dakika bir zaman gerektirmektedir. Operasyonun normal süresi 1-1.5 saat civarındadır. Operasyon sonrası hastalar 30 dakika -1 saat arasında ayılma odasında bekletilmekte ve sonra da odalarına alınmaktadır.
Ameliyat ve Sonrası
Ameliyatta yapılan işlem nedir?
Diz eklemine 15-20 cm uzunluğunda bir cilt kesisi yapılır. Diz eklemi ortaya konur. Düzensiz eklem yüzeyleri özel aletlerle kesilip hazırlanır. Kemik çıkıntıları düzeltilir. Deneme protezleri konur. Dizin dengesi ve dizilimi kontrol edilir. Bağ dengesi sağlanır. Daha sonra protezler kemiğe çakılır.
Protez kemiğe nasıl tutunur?
Konulan parçaları yerinde tutmak üzere 2 yol mevcuttur.
Bunlardan biri polimetimetakrilat adı verilen çimento ile tespittir. Bugün diz protezlerinin büyük çoğunluğu çimentolu olarak yapılmaktadır. Çimentolu protezlerin uyumu mükemmel olup 20 yıl kadar dayanabilmektedir. Bu süreyi hastanın kilosu, genel sağlık koşulları, aktivite düzeyi arttırıp azaltabilmektedir.
Bazı durumlarda çimentosuz protezlerde tercih edilebilir. Bu implantların yüzeylerine doğru kemik büyümesi gerçekleşir. Böylece protez kemiğe tutunur. tutunma süreci 8-12 haftayı bulur. Sonuç olarak diz protezi cerrahisi bugün için dizin biomekaniğini düzenlemede ve ağrıyı dindirmede etkili bir tedavi yöntemidir
Ameliyat sonrası süreç;
Ağrı, ağrı kesicilerle tamamen kontrol edilebilmektedir. 3-4 saat sonra hastalara yemek verilir Şayet idrar yapma ile ilgili bir sorun yaşanırsa idrar sondası takılıp 1-2 gün sonra çıkartılacaktır. Aynı gün tuvalete oturmanıza izin verilir. Diz üstü varis çoraplarının 15 gün süre ile giyilmesi, dolaşım sorunlarını engellemede faydalıdır.
Ameliyattan hemen sonra bilek hareketlerine, ameliyatın ertesi gününden itibaren kalça-diz bükme ve adale güçlendirme egzersizlerine başlanır. Bu egzersizler hem dolaşım sorunlarını engellemeye yardımcı olacak hem de kaslarınızı güçlendirecektir.
Hastanede (uygulamalar farklı olmakla beraber) 1 veya 2 gün kalacaksınız. Ameliyattan sonra fizyoterapist gelerek size yatakta yapmaya başlayacağınız egzersizleri gösterecektir. İlk 2 gece 38 civarında ateşiniz olabilir, enfeksiyon anlamına gelmez. Enfeksiyon bulguları 3. günde başlar.
Ameliyattan sonra hastaların çoğunda ameliyatlı bacakta bir miktar şişme olur. Şişliğin miktarı hastadan hastaya değişmekle birlikte, genellikle bu durum normaldir. Ameliyattan sonraki ilk 4 hafta boyunca oturur durumda geçirdiğiniz zamanı en aza indirmelisiniz. Çünkü bu durum şişliği artırır. Yürüme dönemleri ile ameliyatlı bacağın yükseğe kaldırılması süreleri birbirini izlemelidir. Bacak yükseltildiğinde ayak bileği kalp seviyesinin üstünde olmalıdır.
Yemek için ayağınızı yere koyarak oturabilir ve ihtiyaçlarınız için yürüteç cihazı (walker) aracılığı ile dilediğiniz kadar kalkıp yürüyebilirsiniz. Egzersizlerinizi aksatmadan her gün tarif edildiği şekilde yapınız. Bu sırada kan sulandırıcı ilacınızı kullanmayı aksatmayınız ve ağrınız olursa ağrı kesicinizi alınız.
Ayağa kalkış süreci:
Cerrahiyi takiben aynı gün içinde yatak kenarına oturtulup pozisyon değişikliği sağlanacaktır. Bu esnada olabilecek baş dönmesi ya da bulantı kusma sizi endişelendirmemelidir.
Ayağa kalkmadan önce, 5 dakika kadar oturarak başınızın dönmediğinden emin olmalı, başınız dönerse uzanarak 1 saat sonra tekrar denemelisiniz. Daha sonra bir yürüteç (walker) ya da koltuk değneği yardımıyla ayağa kaldırılacaksınız.
İlk yürüme zor olabilir. Ancak her geçen gün daha rahat yürüdüğünüzü hissedeceksiniz.
Dikişler ortalama 15 günde alınır ve sonrasında banyoya izin verilir. Bazen yara geç iyileşebilir. Dikişler geç alınabilir. Dikiş alındıktan sonra fizik tedavi başlanır. Fizik tedaviniz genellikle haftada 3 gün olmak üzere 3. ayın sonuna kadar devam edecektir. Bazı hastalarda dikişlerin alınması gerekmeyen bir yöntemle yara kapatılabilmektedir.
Aktivitelere dönüş süreci:
3. hafta sonunda yürüteç bırakılıp bir bastona geçilir.
Genellikle 4-6 haftada diz fonksiyonları geri döner. Dizde şişlik ve protezin varlığını hastalar 3-6 ay hissedebilirler. Daha sonra protezin varlığını neredeyse tamamen unutulmaktadırlar.
Beklentiler ve Sonuçlar
Başarı oranı nedir?
TDP de başarı oranı % 90’dır.
Yeni diziniz ameliyattan öncekine göre ağrısız olacaktır. 3-6 hafta içinde ev işlerinizi kolaylıkla yapar hale gelecek ve alışverişe çıkabilecek ve rahatça yürüyebileceksiniz. Böylece hayat kaliteniz artacaktır.
İşe ne zaman dönebilirim?
İşinize ne zaman döneceğiniz yaptığınız işe, işe gitmek için kat edeceğiniz uzaklığa ve iyileşme hızınıza bağlıdır. Şüphesiz ki, masa başı işlere çok daha çabuk dönebilirsiniz
Yeni dizimin hareket açıklığı ne kadar olacak?
Başarılı bir diz protezi ameliyatı, ağrınızı geçirecek, birçok normal aktiviteye izin verecek hareket açıklığı sağlayacaktır. Ancak her zaman tam hareket açıklığını sağlamak mümkün olmayabilir. Dizin tam düzleşmesi yürüme için çok önemli olduğu için, bunun için tüm çabalar harcanmalıdır. Dizinizin 90 dereceden biraz fazla bükülmesi yeterli olacaktır.
Ne zaman araba kullanabilirim?
Dizinizi yeteri kadar bükebiliyorsanız ve kas gücünüz yeterliyse 4-6 hafta sonra araba kullanabilirsiniz.
Yeni dizimle hangi sporları yapabilirim?
4. ay sonunda sportif aktivitelere başlanabilir. İyileşme tümüyle tamamlandıktan sonra hafif spor etkinliklerinde bulunabilirsiniz. Yürüyüş, bisiklet, yüzme en uygun spor faaliyetleridir. Koşma, atlama, basketbol, kayak gibi ağır yük ve çarpmanın söz konusu olduğu sporlar uygun değildir.
Riskler
1-Enfeksiyon; Enfeksiyon olmaması için anestezi sırasında damardan antibiyotik verilmektedir. Antibiyotik kullanımına ameliyat sonrası da 24 veya 48 saat devam edilmektedir. Ayrıca kullanılan aletlerin sterilizasyonuna çok dikkat edilmektedir. Alınan tüm tedbirlere rağmen protez operasyonlarında enfeksiyon oranı % 2 civarındadır.
Geç enfeksiyon nedir? Nasıl Korunulur?
Total diz protezi sonrası geçireceğiniz herhangi bir cerrahi müdahale enfeksiyon riskini artırabilir. Şayet,
Diş hekiminiz tarafından bir girişim uygulanacaksa (diş çekimi, kanal tedavisi vs.) Kalp kateterizasyonu, mide endoskopisi, yada bağırsak akciğer mesane gibi organlara yönelik tanısal girişimler yapılacaksa: Yapılacak girişimden 1 saat önce ağızdan 2 gr amoksisilin, sonrasında günde 3 kez 1 gram Amoksisilin, 48 saat süreyle devam edilmelidir. Şayet penisilin grubuna karşı bilinen bir alerjiniz varsa eritromisin kullanılmalıdır. Vücudun herhangi bir yerindeki iltihaplanma (mikrobik enfeksiyon) durumu varsa vakit kaybetmeden doktorunuza başvurunuz.
2-Derin ven trombozu (toplar damarlarda kan pıhtılaşması)
Bu komplikasyonun görülme ihtimali %2 in altındadır. Genellikle 3. günden sonra görülür, 6-15. günler en sık görülür. Ancak nadiren de olsa operasyondan aylar sonra da görülebilmektedir
Derin ven trombozundan korunmak için risk analizi yapılarak gerekli kan sulandırıcı ilaçlar (aspirin, düşük moleküler ağrılıklı heparin gibi) , operasyon sonrası antiembolik çoraplar giydirilmesi, yatak içi egzersizler ve erken ayağa kaldırarak yük verme riskleri azaltmaktadır.
Dikkat; ateşiniz 38 derecenin üzerine çıkar, dizinizde, bacağınızda ağrı, ayak parmaklarınızda şişme olursa doktorunuzu derhal arayınız.
3-Gevşeme; Zamanla diz protezinde gevşeme meydana gelebilir. Bu da ağrıya neden olur. 3-5 yılda bir rutin kontrollere gelerek protezde olası bir sorunun varlığını araştırmak yararlı olacaktır. Sorunu çözmek için cerrahi girişim gerekebilir.
4-Dizde sertlik; Nadir görülen bir durumdur. Anestezi altında hareketlendirme gerekebilir.
Nelere Dikkat Edilmeli
Ameliyat bölgesinin bakımı
Ağrı ve destek tedavisi
Ağrı kesicilerinizi ağrınız çok artmadan almalısınız, bu ağrınızın daha hızlı azalmasına yardımcı olacaktır. Eğer egzersizleri yaptığınız sırada veya yaptıktan hemen sonra rahatsızlık hissediyorsanız, ağrı kesicinizi egzersizden en az 45 dakika önce alınız. Bu sizin egzersize başlamanızdan önce ağrı kesicinin etkisini göstermek için yeterli zamanı bulmasını sağlayacaktır. Doktorunuzun önerdiği kan sulandırıcı ilacı kullanınız. Biz risk analizi ile hangi kan sulandırıcı kullanacağımıza karar vermekteyiz. Altı hafta süreyle C vitamini kullanınız.
Diyet
Sağlığınızı korumak için, dengeli, yeterli miktarda protein içeren besleyici gıdalar yemeniz önemlidir. Bu vücudunuzun ameliyatla kaybedilen proteini yerinize koymanızı ve enfeksiyon veya yetersiz yara iyileşmesi gibi komplikasyonların riskinin azalmasını sağlayacaktır. Yeterli beslenme genel sağlığınızın önemli bir öğesidir ve daha çabuk iyileşmenize yardımcı olacaktır.
Arabayla yolculuk
Diğer konular
Diz proteziniz hava alanında metal dedektör saptayıcılarından geçerken, alarm sistemini harekete geçirebilir. Bu nedenle doktorunuzdan alacağınız, ameliyat yapıldığına dair belgeyi görevlilere gösterebilirsiniz.
Egzersizler
Kaslarınız yeterli gücü kazanıncaya kadar sandalyeden yada tuvaletten kalkmak sizin için zor olabilir. Bu aşamada dizinizi eski gücüne kazandırmak, sizin göstereceğiniz çabaya bağlıdır. Bu da egzersizlerinizi titizlikle yapmaktan geçer. Egzersizlerin amacı kas gücünü oluşturmak ve hareket açıklığını arttırmaktır.
İlk zamanlarda egzersizlerle biraz ağrınız olabilir. Zamanla daha kolay yaptığınızı fark edeceksiniz. Egzersiz sırasında ağrıda belirgin artış olursa doktorunuza başvurun.
Egzersizleri 10 tekrarlı olacak şekilde günde iki defa yapın.
Uyluk seti
Gluteal set
Bilek pompası
Bacak çevirme
Sırt üstü yatın
Ameliyatlı bacağınızı içe ve dışa döndürün, aşırıya kaçmayın. Gevşeyin. Tekrarlayın
Topuk kaydırma
Bacağı düz kaldırma
Bacağı yana doğru kaldırma
Total Kalça Protezi (TKP) kalçayı etkileyen pek çok problemde giderek etkinliği artan ve istenen bir cerrahi yaklaşımdır. Bu yöntem kalça hareketlerinin düzelmesini ve ağrının ortadan kaldırılmasını sağlar.
Total kalça protezi hangi durumlarda yapılır?
Kalça kireçlenmesi; Birçok sebebe bağlı olarak gelişmektedir.
Kalça kırıkları; Kalçanın boyun çevresi kırıklarının bir kısmı kaynama özelliğine sahip değildir. Bu nedenle kırık parçanın ameliyatla çıkarılması ve kalça fonksiyonlarının devamı için protez yapımı gerekir. Avasküler nekroz; Kısaltılmış adıyla AVN kalça ekleminin baş kısmını besleyen damar yapının bir kısmının fonksiyonunu kaybederek başın canlı bölümünün ölmesi ve sonrasında buranın çökmesidir. Diğer yöntemler yetersiz kaldığında TKP tercih edilir.
Kalça protezi ameliyatına nasıl karar verilir?
Ağrılı ve hareketi kısıtlanmış kalçanızı, total kalça protezi ameliyatı ile ağrısız ve hareketli hale getirmek mümkündür.
Yaş sınırı nedir?
Genellikle 60 yaş üstü hastalara önerilmektedir. Gelişen teknoloji ile birlikte daha güçlü ve daha uzun süre dayanabilen protezler geliştirilmiştir. Böylece daha genç hastalara da bu ameliyatlar yapılabilmektedir.
Ameliyata Hazırlık
Ameliyata hazırlık sürecinde neler yapılır?
Öncelikle ayrıntılı fizik muayeneniz yapılır. Kalçanızın hareket açıklığı kas gücü ve şekil bozukluğu değerlendirilir. Röntgenleriniz çekilir. Akciğer grafisi, EKG, kan ve idrar tahlilleri yapılır. Aksine bir uyarı olmadıkça, kendi hekiminizin vermiş olduğu tüm ilaçları alınız.
Hastaneye yatışınızdan 10 gün önce almakta olduğunuz tüm antiinflamatuar ilaçları bırakınız. Kullanmakta olduğunuz ilaçların listesini ve dozlarını lütfen bizlere bildiriniz. Bildiğiniz herhangi bir alerjik reaksiyonunuz varsa mutlaka önceden bizleri uyarınız. Tüm tetkik sonuçları tamamlandıktan sonra Anestezi uzmanı sizi değerlendirilecek ve seçilecek anestezi hakkında size bilgi verilecektir.
TKP tüm cerrahi yaklaşımlar içerisinde büyük sınıf (major) girişim olarak kabul edilmektedir. Ameliyatınız için kan gereksinimine ihtiyaç olacaktır. Gereken kan miktarı 2-3 Ünite Eritrosit süspansiyonudur. Ameliyattan önceki akşam hafif ve sulu yemek yemeniz sizin için uygun olacaktır. Gece 12:00’den sonra lütfen aç kalınız. Şayet mutlaka almanız gereken tansiyon, şeker ilacı gibi ilaçlarınız varsa az miktarda su ile almanızda sakınca yoktur.
Sabah ameliyata gerekli hazırlıkların yapılabilmesi için tahmini zamandan yaklaşık 30 dakika önce görevli hemşireler sizin soyunmanızı, tüm metal eşyalarınızı, şayet kullanıyorsanız diş protezi çıkartmanızı isteyeceklerdir.
Ameliyathane ortamına alındıktan sonra size uygun anestezi yapılmadan önce bir veya iki adet damar yolu açılacak, kalbinizin izlenmesi sağlanacak, gerekli ise sonda takılacaktır.
Hastalarımızın çoğuna epidural anestezi denilen (bölgesel) yöntemi uygulanmaktadır. Bu yöntemde belinizdeki omurlar arasından ince bir kateter yerleştirilir. Bu kateter vasıtasıyla süreli olarak epidural mesafeye anestezik madde gönderilir, böylelikle ameliyat süresince uyanık olursunuz, belden aşağısı uyuşur ve hiç ağrı hissetmezsiniz. Genel anestezi uygulandığında ise tamamen uyutulursunuz.
Hangi yöntemin uygulanacağına hasta anestezi uzmanı birlikte karar verir.
Ameliyat kaç saat sürer?
Hastalar ameliyathaneye alındıktan sonra önce uyutulmakta, steril ortam için ilgili bacak silinmekte ve örtülmekte sonrasında operasyon sistemleri kurulmaktadır. Bu ortalama 40 dakika bir zaman gerektirmektedir. Operasyonun normal süresi 1.5-2 saat civarındadır. Operasyon sonrası hastalar 30 dakika -1 saat arasında ayılma odasında bekletilmekte ve sonra da odalarına alınmaktadır.
Ameliyat ve Sonrası
Total kalça protezi ameliyatında yapılan işlem nedir?
Kalça eklemine ulaşıldıktan sonra uyluk kemiğinin ucundaki top şeklindeki baş çıkartılır. “Oyucu” adındaki bir aletle metal protez için düzgün bir yuva hazırlanır. Hazırlanan yuvaya metal protez monte edilir. Yeni yuvanın içine özel sert bir plastik (polietilen) yerleştirilir. Protezin gövde bölümü çakılarak yada çimentolanarak kemiğe yerleştirilir. Metal ya da seramik bir baş konarak total kalça protezi tamamlanmış olur.
Kalça replasmanında kullanılan parçalar ki biz bunlara kısaca protez diyoruz, yuvaya konacak parçaya kap, uyluk kemiğinin içine konan parçaya da kök denmektedir. Bu parçaları kemiğe tutturmak için birçok yol vardır.
Çimentolu bir total kalça protezinde parçalar kemiğe kemik çimentosu ile tutturulmaktadır. Çimentosuz total kalça protezinde; kemik dokunun protezin içine ve çevresine doğru büyümesi ile kemikle protez arasında biyolojik bağlanma gerçekleşir. Hibrid ya da melez total kalça protezlerinde ise uyluğun içine yerleştirilen kök parça çimentolanırken, yuvadaki kap, üzerine doğru biyolojik kemik büyümesi ile kemiğe tutunur.
Gelişen teknoloji ile birlikte çimentosuz kalça protezleri daha sık uygulanmaya başlanmıştır. Sonuç olarak kalça protezi cerrahisi bazı bugün için kalçanın biomekaniğini düzenlemede etkili bir tedavi yöntemidir. Ameliyat sonrası süreç; Dahili sorunları olan veya çok yaşlı hastalarda zaman zaman yoğun bakım ihtiyacı olabilir. Ağrı, ağrı kesicilerle tamamen kontrol edilebilmektedir. 3-4 saat sonra hastalara yemek verilir.
Ameliyat sonrası bütün hastalar sıvı diyete alınırlar. Bunun nedeni anestezinin barsak fonksiyonları üzerine etkisinin bir kaç gün sürmesidir. Bulantıyı önlemek için, açlık hissettiğinizde az miktar yemenizi öneririz. Şayet idrar yapma ile ilgili bir sorun yaşanırsa idrar sondası takılıp 1-2 gün sonra çıkartılacaktır. İkinci gün tuvalete oturmanıza izin verilir
Ameliyatın ertesi gününden itibaren kalça-diz bükme ve adale güçlendirme egzersizlerine başlanır. Bu egzersizler hem dolaşım sorunlarını engellemeye yardımcı olacak hem de kaslarınızı güçlendirecektir.
Hastanede (uygulamalar farklı olmakla beraber) 4-6 gün kalacaksınız. 2. gün fizyoterapist gelerek size yatakta yapmaya başlayacağınız egzersizleri gösterecektir. İlk 2 gece 38 civarında ateşiniz olabilir, enfeksiyon anlamına gelmez. Enfeksiyon bulguları 3. günde başlar.
Ameliyattan sonra hastaların çoğunda ameliyatlı bacakta şişme olur. Şişliğin miktarı hastadan hastaya değişmekle birlikte, genellikle bu durum normaldir.
Ameliyattan sonraki ilk 4 hafta boyunca oturur durumda geçirdiğiniz zamanı en aza indirmelisiniz. Çünkü bu durum şişliği artırır. Yürüme dönemleri ile ameliyatlı bacağın yükseğe kaldırılması süreleri birbirini izlemelidir. Bacak yükseltildiğinde ayak bileği kalp seviyesinin üstünde olmalıdır.
Yemek için ayağınızı yere koyarak oturabilir ve ihtiyaçlarınız için walker aracılığı ile dilediğiniz kadar kalkıp yürüyebilirsiniz. Egzersizlerinizi aksatmada her gün tarif edildiği şekilde yapınız. Bu sırada kan sulandırıcı ilacınızı kullanmayı aksatmayınız ve ağrınız olursa ağrı kesicinizi alınız.
Ayağa kalkış süreci:
Cerrahiyi takiben 24-36 saat sonra ameliyat yerinize yerleştirilen tüp çıkartılacaktır. Bunu takiben yatak kenarına oturtulup pozisyon değişikliği sağlanacaktır. Bu esnada olabilecek baş dönmesi ya da bulantı kusma sizi endişelendirmemelidir.
Ayağa kalkmadan önce, 5 dakika kadar oturarak başınızın dönmediğinden emin olmalı, başınız dönerse uzanarak 1 saat sonra tekrar denemelisiniz. Daha sonra bir yürüteç (walker) ya da koltuk değneği yardımıyla ayağa kaldırılacaksınız.
İlk yürüme zor olabilir. Ancak her geçen gün daha rahat yürüdüğünüzü hissedeceksiniz. Size aksi bir şey söylenmedikçe, ayağınızı yere temas edecek şekilde basarak yürümelisiniz. Tam vücut ağırlığınızı zaten o kalçaya vermeniz destek kullandığınızdan dolayı mümkün olamamaktadır. Dolayısıyla korkmayınız.
Dikişler ortalama 15 günde alınır ve sonrasında banyoya izin verilir. Dikiş alındıktan sonra fizik tedavi başlanır. Fizik tedaviniz genellikle haftada 3 gün olmak üzere 3. ayın sonuna kadar devam edecektir.
Aktivitelere dönüş süreci
Beklentiler ve Sonuçlar
Total kalça protezi (TKP) ameliyatında başarı oranı nedir?
Riskler
Riskler nelerdir?
Enfeksiyon; Enfeksiyon olmaması için anestezi sırasında damardan antibiyotik verilmektedir. Antibiyotik kullanımına ameliyat sonrası da devam edilmektedir. Ayrıca kullanılan aletlerin sterilizasyonuna çok dikkat edilmektedir. İyi ameliyathane koşullarında, alınan tüm tedbirlere rağmen protez operasyonlarında enfeksiyon oranı % 2 civarındadır.
Enfeksiyon olursa öncelikle antibiyotikle tedaviye başlanır. Bu yetersiz olursa yeniden bir operasyonla ile eklemin yıkanması gerekebilir. İleri enfeksiyonlarda operasyonda konulmuş olan protezin çıkarılması gerekebilir. Bu durumda 6-12 hafta antibiyotik kullanımı sonrası yeniden protez konabilir.
Geç enfeksiyon nedir? Nasıl Korunulur?
Total kalça replasmanı sonrası geçireceğiniz bir müdahale enfeksiyon riskini artırmaktadır. Şayet, Diş hekiminiz tarafından bir girişim uygulanacaksa (diş çekimi, kanal tedavisi vs.)
Kalp kateterizasyonu, mide endoskopisi, yada bağırsak akciğer mesane gibi organlara yönelik tanısal girişimler yapılacaksa
Vücudun herhangi bir yerindeki iltihaplanma durumu varsa
Yapılacak girişimden 1 saat önce 3 gr Amoksisilin, sonrasında günde 3×1, 1 gram 48 saat süreyle devam edilmelidir. Şayet penisilin grubuna karşı bilinen bir alerjiniz varsa eritromisin kullanılmalıdır.
Derin ven trombozu (toplar damarlarda kan pıhtılaşması); Bu komplikasyon %5 in altındadır. Genellikle 3. günden sonra görülme olasılığı başlar, 6-10. günler en fazla görülür. Ancak nadiren de olsa operasyondan aylar sonra da görülebilmektedir.
Derin ven trombozundan korunmak için kan sulandırıcı ilaçlar, operasyon sonrası antiembolik çoraplar giydirilmesi, yatak içi egzersizler ve erken ayağa kaldırarak yük verme riskleri azaltmaktadır.
Dikkat; ateşiniz 38 derece üzerine çıkar, dizinizde, bacakta ağrı, ayak parmaklarınızda şişme olursa doktorunuzu derhal arayın.
Gevşeme; Zamanla kalça protezinde gevşeme meydana gelebilir. Bu da ağrıya neden olur. Sorunu çözmek için cerrahi girişim gerekebilir.
Uzunluk farkı; Bacak uzunluğu eşitliğini sağlamak için ne kadar çaba harcansa da bazen protez yapılan kalça normal kalçadan biraz uzun ve veya kısa olabilir. Bazen ameliyatlı kalçanın kaslarının zayıf olması bu duruma neden olabilir. Bu durumda kasların güçlendirilmesi ile sorun çözülebilir.
Eklem sertleşmesi; Bazen kalça eklem hareketini kısıtlayan ossifikasyon (kemikleşme) meydana gelebilir. Genellikle ağrısızdır. Eğer riskli gurupta iseniz bunu önlemek için ilaç tedavisi uygulanabilir.
Kalça çıkması; Kalça protezi operasyonu olan hastalarda 3 ay belirli hareketleri yapmaları yasaklanır. Bu hareketler kalçayı 90 derece üzerinde bükmek, bacak bacak üzerine atmak, çorap giymek, oturarak namaz kılmak, bacağı aşırı içe çevirmek gibi hareketlerdir. Bunları yaparsanız kalça ekleminin kapsülü tam iyileşmediği ve adale dengesi tam kurulamadığı için kalça yerinden çıkabilir. Bu durumda kalçanın yerine konması için genel anestezi altında bir girişim gerekir.
Nelere Dikkat Edilmeli
Hastanede ve evde dikkat edilecek hareketler:
Otururken “YAP”
Otururken “YAPMA”
Eğer hastaneyi arabayla terk edeceksiniz arabaya sokak düzeyinden bininiz ki kalçanız fazla bükülmesin. Ön koltuğa oturmalısınız, ancak koltuk olabildiğince geride olmalıdır.
Ameliyat bölgesinin bakımı
1.Yara iltihabının belirtilerini saptamak için yara bölgesini her gün kontrol edin. Eğer yara yerinizde kızarıklık artarsa ve akıntı olursa lütfen en kısa zamanda doktorunuzla temasa geçin.
2. Dikişler ameliyat sonrası 15. gün alınacaktır. Bu süreden önce duş almamaya çalışın ve kesi yerinizi her zaman kuru tutun. Kesi üzerine sıkıca oturan giysiler giymeyin.
3.Dikişler alındıktan sonra rahatlıkla duş alabilirsiniz ama küvette yıkanamazsınız.
4.Ameliyat bölgenizi tümüyle ve yumuşak bir biçimde kuruladığınıza emin olun.
5.Her gün bir kaç kez 20 dakikalık sürelerle kesi bölgesine buz torbası uygulamayı sürdürün.
Ağrı ve destek tedavisi
1.Hekiminizin önerdiği biçimde ağrı kesicilerinizi almalısınız.
2.Ağrı kesici ilacı ağrınız çok artmadan almalısınız, bu ağrınızın daha hızlı azalmasına yardımcı olacaktır.
3.Eğer egzersizleri yaptığınız sırada veya yaptıktan hemen sonra rahatsızlık hissediyorsanız, ağrı kesicinizi egzersizden en az 45 dakika önce alınız. Bu sizin egzersize başlamanızdan önce ağrı kesicinin etkisini göstermek için yeterli zamanı bulmasını sağlayacaktır.
4. Eğer doktorunuz başka ilaç önermezse 6 hafta boyunca günde 1 tane aspirin (300 mg) alınız.
5. Altı hafta süreyle C vitamini kullanınız.
Diyet
Sağlığınızı korumak için, dengeli, yeterli miktarda protein içeren besleyici gıdalar yemeniz önemlidir. Bu vücudunuzun ameliyatla kaybedilen proteini yerinize koymanızı ve enfeksiyon veya yetersiz yara iyileşmesi gibi komplikasyonların riskinin azalmasını sağlayacaktır. Yeterli beslenme genel sağlığınızın önemli bir öğesidir ve daha çabuk iyileşmenize yardımcı olacaktır.
Arabayla yolculuk
Merdiven İnip-Çıkma
Çıkış
İniş
Çıkış
İniş
Çorap giyme
İyileşmeniz sırasında önceden sıradan olan işler özel dikkat gerektirecektir. En zoru olan çorap giymede, normalde 90°den fazla bükülmenizi gerektirir. Bu durum çok fazla istenen bir pozisyon değildir. Erkek hastalar için dize kadar uzanan çoraplar önerilmektedir. Kadınlar için ise külotlu çoraplar daha kolay giyilmektedir. Hatta çorap kenarına dikilecek iki uzun şerit size daha kolaylık sağlayabilecektir.
Ev içinde ve çevrede dikkat edilmesi gereken önemli konular
Birçok cebi olan bir önlük kullanınız.
Cinsel ilişki
Hastaların büyük bir çoğunluğu kalça protezinden sonra güvenli bir cinsel ilişkide bulunabilirler. Ameliyat öncesi kalçalarındaki ağrı ve sertlik nedeniyle cinsel işlevleri bozulmuş hastalar genellikle ameliyat sonrası kalçalarındaki ağrının geçtiğini ve daha iyi hareket edebildiklerini görürler. Genellikle ameliyattan yaklaşık iki ay sonra cinsel ilişkide bulunmak güvenlidir. Bu süre kesinin ve kalçanın etrafındaki kasların iyileşmesi için zaman sağlar. Total kalça protezi ameliyatına ilişkin önlemler (yap ve yapmalar) tüm günlük etkinliklerde olduğu gibi cinsel ilişkide de göz önüne alınmalıdır.
Diğer konular
Kalça proteziniz hava alanında metal dedektör saptayıcılarından geçerken, alarm sistemini harekete geçirebilir. Bu nedenle doktorunuzdan alacağınız, ameliyat yapıldığına dair belgeyi görevlilere gösterebilirsiniz. Eğer şeker hastası iseniz, kan şekeri düzeyini istenilen düzeyde tutunuz. Kilo almaktan kaçınınız.
Egzersizler
Kaslarınız yeterli gücü kazanıncaya kadar sandalyeden ya da tuvaletten kalkmak sizin için zor olabilir. Bu aşamada kalçanızı eski gücüne kazandırmak sizin göstereceğiniz çabaya bağlıdır. Bu da egzersizlerinizi titizlikle yapmaktan geçer.
Egzersizlerin amacı kas gücünü oluşturmak ve hareket açıklığını arttırmaktır. İlk zamanlarda egzersizlerle biraz ağrınız olabilir. Zamanla daha kolay yaptığınızı fark edeceksiniz. Egzersiz sırasında ağrıda belirgin artış olursa doktorunuza başvurunuz.
Egzersizleri 10 tekrarlı olacak şekilde günde iki defa yapın.
Uyluk seti
Gluteal set
Bilek pompası
Bacak çevirme
Topuk kaydırma
Bacağı düz kaldırma
Bacağı yana doğru kaldırma
Uzun süren kemik ağrıları varsa, ağrının şiddeti gittikçe artış gösteriyorsa, ağrının yanı sıra şişlik ve kızarıklık mevcutsa ve ağrı bölgesinde ele gelen kitle ve sertlik bulguları varsa vakit kaybetmeden bir ortopedi uzmanına danışmak gerekir.
Kemik tümörü nedir?
Kemik tümörleri temelde 2 gruba ayrılır. Kemiğin kendi tümörleri ve diğer organların tümörlerinin kemiğe nüfuz etmesi, yani metastaz. Kemikte metastazlar, kemiğin kendi tümörlerine kıyasla çok daha sık görülürler. Kemik metastazlarına özellikle prostat, meme, akciğer, tiroid bezi ve böbrek kanserlerinde rastlanır. Kemiğin kendi (primer) tümörleri selim kemik tümörleri ve habis kemik tümörleri olarak iki grupta incelenir. Kemikte en çok görülen primer kemik kanseri türüne Osteosarkom adı verilir. Yüksek dereceli osteosarkom, oldukça hızlı ilerleyen bir tümördür ve diğer organlara yayılma eğilimindedir.
Belirtileri nelerdir?
Kemik tümörü olan hastalar önceleri aktivite ile başlayan ama zamanla istirahatte de ortaya çıkabilen ağrı şikayeti ile hekime başvururlar. Özellikle kaval kemiği ya da kaburga gibi cildin hemen altındaki kemiklerde giderek büyüyen bir şişlik erkenden ortaya çıkabilmektedir. Daha nadir olarak kendi kendine oluşan ve patolojik kırık olarak adlandırılan kemik kırığı ile tanı konabilmektedir. Uzun süren kemik ağrıları mevcutsa, ağrının şiddeti gittikçe artış gösteriyorsa, ağrının yanı sıra şişlik ve kızarıklık mevcutsa, ağrı bölgesinde ele gelen kitle ve sertlik bulguları varsa kemik ağrısının beraberinde iştahsızlık, halsizlik, istemsiz kilo kaybı, kemik üzerinde belirgin bir yumru, harekette meydana gelen kısıtlılık, yorgunluk, ateş, döküntü gibi belirtiler görülürse vakit kaybetmeden bir ortopedi uzmanına muayene olmak çok önemlidir. Özellikle çocukluk ve gençlik çağında tanı konan iyi huylu kemik tümörleri başka sebeplerle çekilen röntgenlerde tesadüfen tespit edilebilmektedir.
Kemik tümörlerinin risk faktörleri nelerdir?
Çoğu kemik tümörlerinin kesin nedeni henüz bilinmemektedir. Ancak bazı genetik sendromlar kanser riskini arttıran faktörler arasında yer almaktadır. Yüksek dozda radyasyona maruz kalmak riski artırmaktadır.
Hastalığın tanı yöntemleri nelerdir?
İlk tetkik, kemiklerin rahatlıkla incelenebileceği direkt radyografidir. Basit bir radyografi ile kemik tümörü kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Kemik tümörünün habis olduğu düşünüldüğünde tümörün bulunduğu yer ve türü çok önemli olduğundan uygulanacak cerrahi yöntem ve tedavi de değişkenlik gösterir. Bu nedenle tümörün çevre dokulara yayılımını, uzak organlara metastaz yapıp yapmadığını ve derecesini tespit etmek için kemik sintigrafisi, bilgisayarlı tomografi, MR gibi görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır. Tüm bu tetkikleri yaptıktan sonra kesin tanı için biyopsi yapılmaktadır.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Kemik kanseri tedavisinde en önemli nokta hastanın hayatının kurtulmasıdır. İkincil noktada ise uzuvları korumak ve fonksiyonlarını devam ettirmek amaçlanır.
İyi huylu kemik tümörü tedavisi nasıl yürütülür?
İyi huylu kemik tümörlerinde cerrahi yönteme başvurmak yerine, düzenli kontrol ve takip etmek daha büyük önem arz eder. Cerrahi için; tümörün kemik kırılmasına sebep olacak kadar kemiği zayıflatmış olması, kemiğin büyümesini olumsuz yönde etkilemesi, kemikte bir kısalık ya da eğrilik yaratması, ağrıya sebep olması gibi durumlar sayılabilir. İyi huylu kemik tümörlerinde temel amaç; hastanın kendi kemik dokusunu koruyarak tümörü tekrar etmesini engelleyecek oranda vücuttan uzaklaştırmak ve oluşan kemik boşluklarını kemik yongaları ile doldurmaktır.
Kötü huylu kemik tümörleri nasıl tedavi edilir?
Tedavide 2 temel amaç vardır. Birinci amaç metastazları yani uzak organlara tümörün yayılımını önlemektir. İkinci amaç mümkün olduğunca iskelet ve kasların fonksiyonlarını koruyarak tümör dokusunu çıkarmaktır. Kemik tümörü olan hastaların yirmi yıl önceki tedavisi, tümörün bulunduğu uzvun kesilmesi iken, artık yeni tedavi yöntemleri ile uzuvlar büyük oranda korunmaktadır.
Tümör alındıktan sonraki süreç nasıl ilerliyor?
Tümör alındıktan sonra kemiklerde oluşan boşluklar yeni kemiklerle doldurmak mümkündür. Yedek kemik olan ‘fibula’ ile kemiğin içerisinde meydana gelen boşluk doldurulabilir. Ameliyat sonrası beklenen, bir yıllık bir sürede konulan kemiğin iyileşmesi ve tutunmasıdır. Vücut kemiği kabullendiğinde hasta ekstremitesini kullanabilmektedir. Hastanın tümörlü kemiği alındıktan sonra -180 derecede sıvı nitrojene konarak tümörlü hücrelerden arındırıldıktan sonra tekrar kullanılabilmektedir. Dondurulan kemiğin içine hastadan alınan damarlı fibula kemiği yerleştirilerek iyileşme sağlanabilmektedir.
Sonraki süreçte kemoterapi gerekir mi?
Kemik tümörlerini tedavisinde gerek ameliyat öncesi gerekse ameliyat sonrası dönemde kemoterapi ve radyoterapinin yararı büyüktür. Yeni gelişen akıllı ilaç teknolojileri ile yakın gelecekte tümörlerin medikal tedavisinde başarılı sonuçlar alınacağı öngörülmektedir.
Kemik tümöründen şüphelenen hastalara önerileriniz nelerdir?
İskelet ağrıları, giderek artan şişlikler ve gece ağrılarının kemik tümörlerinin belirtileri arasında oluğu hatırlanmalıdır. Vakit kaybetmeden bir ortopedi ve travmatoloji uzmanına başvurulmalıdır. Zamanında teşhis, doğru tanı ve etkili tedavi ile kemik tümörlerinin tedavilerinde başarı elde edilebilmektedir.
Endoskopik omurga cerrahisi, bel, boyun, sırt ya da bacak ağrılarına sebep olan fıtıklar, omurga bölgesinde bulunan disklerdeki şişkinlikler ve yırtıklar, omurga kanal darlığı gibi omurilik sinirlerini sıkıştıran ya da sinir tahribine neden olan hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Endoskopik omurga cerrahisi, omurga kısmında yer alan fıtık, darlık, yapışıklık gibi sorunların görüntülenmesi, çıkarılması veya sinirlerin rahatlatılması için kullanılan bir cerrahi tekniktir. Endoskopik omurga cerrahisi, hastalara daha hızlı bir iyileşme süreci sağlamak ve geleneksel omurga cerrahisinden kaynaklanan sorunları önlemek için geliştirilmiştir.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümünde amaç, hastaların yaşam kalitesini artırmak; fizyolojik, sosyal, ruhsal ve mesleki olarak bağımsız bir şekilde hayatlarını sürdürmelerini sağlamaktır.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü olarak tüm kas-iskelet sistemi hastalıklarının tanı ve tedavisini, bireyin bir hastalığa ya da yaralanmaya bağlı kaybettiği vücut fonksiyonlarının fizik tedavi, ortopedik, nörolojik rehabilitasyon üniteleri ile en iyi şekilde düzeltmeyi amaçlamaktadır.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon, isminden de anlaşıldığı gibi hastalıkları, fizik tedavi cihazları ve rehabilitasyon yöntemleri ile tedavi eden bir bölümdür.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümü hem tek başına hem de birçok diğer branşla birlikte çalışan ve hastalarına hizmet veren bir branştır. Bu nedenle geniş bir hasta ve hastalık yelpazesine sahiptir.
Bu hastalarda, kas iskelet sisteminin ağrılı durumları olabildiği gibi, kaza veya hastalık sonrası işlev bozuklukları veya kayıpları olan, bakım gerektiren daha ağır durumlar da olabilmektedir. Bu hastalar, ortopedi, beyin cerrahi, geriatri, erişkin/çocuk nörolojisi ve el cerrahisi gibi diğer bölümlerden bize yönlendirilmektedir.
Fizik tedavi ve rehabilitasyonun en önemli özelliği, işlevselliğe veya fonksiyonelliğe verdiği önemdir. İşlevsel olan bir hastanın hem aile fertlerine hem de devlete olan yükü azalmaktadır. Bu nedenle tedavi hedefi, hastaları doğuştan veya başka hastalıklar sonucunda kaybettikleri yetenekleri ve azalmış yaşam kalitesi, hastanın mevcut potansiyeline göre iyileştirmek, optimum düzeye çıkarmak ve hastanın fizyolojik, sosyal, ruhsal ve meslekî olarak bağımsız bir şekilde yaşamlarını sürdürmesini sağlamaktır.
Fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümümüz bir ekip çalışması branşıdır. Ekibin tam merkezinde hasta yer almaktadır. Ekip içerisinde ise fizyoterapist, fizik tedavi teknikeri, rehabilitasyon hemşiresi, dil ve konuşma terapisti, ortez protez uzmanı, iş uğraşı terapisti, sosyal hizmetler uzmanı ve klinik psikolog yer almaktadır. Bu ekibin içinde yine hastanın ihtiyacına göre farklı uzmanlık dallarından da uzmanlar dahil edilebilmektedir.
Ekibin başında olan kişiler ise Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon uzman doktorlarıdır. Bu uzmanlar, ekibin bir disiplin içinde çalışmalarını yöneten, ekibi motive eden, ortaya çıkabilecek her türlü olumsuzluklara çare arayan, bulan ve uygulatan kişilerdir.
Kısaca bu branş, pediatriden geriatriye, poliklinik hizmetinden hastanede veya evde yatan ağır hastalara kadar tüm hastalara hizmet vermektedir.
Genel Cerrahi Kliniğimiz genel cerrahi branşının gerektirdiği her türlü alt yapı ve donanıma sahip olarak uzman kadrosuyla hizmet vermektedir.
Genel Cerrahi uygulamalarının en problemli ve zor olguları şüphesiz kanserlerdir. Kliniğimizde mide, pankreas, kalın bağırsak, karaciğer kanserlerinin tedavileri güncel tıp pratiği göz önünde tutularak yapılmaktadır. Bu bağlamda kalın bağırsak kanserlerinde laparoskopik (kapalı) yöntem bir rutin halinde uygulanmaktadır.
Diğer karın içi kanserlerde de en gelişmiş teknolojik gereçlerin yardımıyla yenilikçi bir anlayışla tedavi prensipleri benimsenmektedir. Meme kanserleri en sık karşılaşılan ve sonuçları çoğunlukla başarılı geçen operasyonlardır. Bu hastalığın cerrahi tedavisindeki güncel yaklaşımlar ön planda tutularak, kliniğimizde memenin korunduğu ve koltuk altına yapılan girişimlerin minimalize edildiği bir yaklaşım uygulanmaktadır.
Ülkemizde sık görülen guatr ve tiroid kanserlerine yaklaşımda da kliniğimiz öncü bir bilimsel seviyede hizmet vermektedir. Genel cerrahinin en sık yapılan prosedürleri fıtık ve safra kesesi operasyonlarıdır. Bu uygulamalar kliniğimizde laparoskopik (kapalı) yöntemle ve güncel en üst düzey teknolojik gereçler kullanılarak yapılmaktadır.
Acil cerrahinin gerektirdiği her türlü donanıma sahip olan ünitemizde, her türlü hizmet üst düzey olarak hızla verilmektedir. Genel Cerrahi Kliniği hasta merkezli bir anlayışla hizmet vermeyi ilke edindiği için ameliyat dışı girişimlerde de güncel tıp uygulamalarını takip etmektedir. Bu bağlamda hem endoskopik girişimler hem de ameliyatsız hasta takipleri kliniğimizde başarıyla uygulanmaktadır.
Proktoloji, makat (anal bölge) hastalıklarıyla ilgilenen bilim dalıdır. Genel Cerrahi uygulamaları içerisinde “Kolorektal Cerrahi” başlığı altında yer almaktadır. Genel cerrahi uygulamalarının geniş yelpazesi içerisinde bulunan anal bölge hastalıklarının tedavisi, hastalıkların çeşitliliği gerekse de bölgenin hassasiyeti nedeniyle tecrübe gerektirmektedir.
Proktolojik Hastalıklar Nelerdir?
Proktolog Kimdir?
Anal bölge hastalıkları ile özel olarak ilgilenen cerrahlara verilen isimdir. Cerrahinin tüm alanlarında olduğu gibi anal bölge hastalıklarında da alana özgül çalışma (spesifikleşme) beraberinde tecrübeyi, tecrübe de başarıyı getirir.
Toplumumuz da eski ifade şekli ile adı "DAHİLİYE" olarak yerleşmiş olan günümüzdeki "İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI" tıp biliminin kurucu felsefesini ve yaklaşımını bünyesinde barındıran ve bilinen en geniş tıbbi uygulama ve araştırma alanıdır.
Kapsadığı hastalık alanları açısından hastanın tanı ve tedavisi dahil olmak üzere ilgili bölümlere yönlendirme gibi hizmetleri de icra eden bölümümüz hızlı ve yerinde tanı anlayışı ile çalışmaktadır Bölümümüz; hastaları konularında yetkin uzman hekim ve öğretim üyeleri tarafından bakısını takiben istenen tetkik ve görüntülemelerin (Ultrasonografi, Manyetik Rezonans ve Biligisayarlı Tomografi vb.) doğru ve hızlı yapılmasının ardından değerlendirmektedir.
Gerekli görülen durumlarda 1.sınıf yatak hizmeti verilen tek kişilik odalarda servislerde hasta izlemi ve tedavisi gerçekleştirilmektedir. 21. yüzyılda ilerleyen tanı ve tedavi yöntemleri Özel Esha Cerrahi Tıp Merkezi ve onun İç Hastalıkları Branşı tarafından yakından takip edilmekte olup; çağımızın hızla yayılan hastalıklarına karşı (Diyabet, Böbrek yetmezliği vb.) en uygun bakı sistemleri benimsenmektedir.
Hastanemiz İç Hastalıkları Anabilim Dalı üstlendiği misyon itibari ile çağın gereklerine uygun, hasta memnuniyetini ön planda tutan bir anlayış ile hizmetine devam etmekte kararlıdır.
Yaralıların veya hastaların yaralanmalarının ciddiyetine göre sınıflandırılması ve tedavi önceliklerinin belirlenmesidir.
Özellikle toplu kazalarda önem taşır. Sınıflamada tüm olanakları sadece ulaşılan yaralıya sunmak değil eldeki olanakların tümünü en çok yaşam kurtarmak ve sakatlığı önlemek için tıbbi gereksinimlere göre yönlendirmek ve paylaştırmaktır.
CPR, bir kişinin kalbinin durması veya nefes alamaması gibi acil durumlarda uygulanan bir prosedürdür. Kardiyo kalp demektir. Pulmoner ise akciğerler manasına gelir. CPR, kalp durduğu zaman kişİye oksijen vermek ve kalp atışlarını geri getirmek içi uygulanan bir yöntemdir.
Kardiyak arrestlerin (Kalbin durması)%75’i evde meydana gelir. Kardiyak arrest olduğu zaman, kalp durur. Bu durumda, hemen 112 aranmalı ve yardım gelene kadar CPR uygulanmalıdır. Eğer CPR yapılmazsa, kalbi duran kişinin beyni 5 ile 10 dakika içinde zarar görebilir.
Ani kalp ve solunum durması olaylarında ilk 4 dakika içinde CPR’ a başlandığında yaşam şansı %7'dir. Ani kalp durmasından olan ölümlerin %95'i hasta hastaneye ulaşamadan ölür. Bilinçli yapılacak bir CPR ile bu kişilerin yaşama şansını artırabilirsiniz.
Pediatri olarak da bilinen çocuk sağlığı ve hastalıkları bölümü, doğumdan ergenliğe kadar uzanan süreç içinde yer alan bireylerin tanı, takip ve tedavisi ile ilgilenen bilim dalıdır. 0 ile 18 yaş arasında, çocuk olarak tanımlanan kişilerin doğumsal hastalıkları, doğum sonrası düzenli olarak uygulanması gereken aşı takibi, mental, fiziksel ve motor gelişimi pediatri hekimlerince takip edilir. Bu süreçte yapılan rutin muayenelerde bebeklerin boy, kilo, beslenme ve benzeri gelişiminin yanı sıra günlük yaşam becerilerinin, ifade ve anlamalarının gelişimi, nörolojik ve psikolojik gelişimleri gibi pek çok süreç kontrol ve takip edilir. Henüz iletişim becerisi gelişmemiş bebeklerin hastalıklarının zorlu tanı ve tedavisi ile ilgilenen hekimler, çocukluk döneminde bulunan bireylerin muayenelerini ise onların psikolojilerini göz önünde bulundurularak yapar. Çocuk sağlığı ve hastalıkları hekimleri 6 yıl tıp fakültesi eğitimi aldıktan sonra 4 yıl da pediatri bölümünde ihtisas yaparlar. Çocuk sağlığı ve hastalıkları bölümünün pek çok yan dalı da mevcuttur. Bu dallarda uzmanlaşan pediatristler, ek eğitim sürecinden geçerler.
Ozon gazı canlı organizma ile temas ettiğinde hızlı şekilde moleküler oksijene ve oksijen radikallerine dönüştürülür. Vücutta hafif düzeyde bir oksidatif strese yol açan bu durum organizma tarafından bir tehdit olarak algılanır. Bunun sonucunda antioksidan olarak adlandırılan savunma sistemlerinde görev alan enzimler uyarılır ve etkilenen bölge oksijenden zengin hale getirilerek toksinlerden arındırılır.
Ozon gazının etki mekanizmasının doğru şekilde çalışabilmesi için uygulanacak olan tedavi dozunun doğru hesaplanması kritik önem taşır. Yüksek konsantrasyonlarda toksik etki gösteren bu kimyasal molekül ile uygulanacak tüm tedavi girişimleri mutlaka uzman kontrolünde gerçekleştirilmeli ve hastalar belirlenen süre boyunca yakın takip edilmelidir.
Ozon tedavisinin uygulama yöntemi belirlenirken kişinin hastalığı, hastalığın şiddeti, eşlik eden hastalıkların varlığı gibi pek çok faktör göz önünde bulundurulur. Sistemik uygulama genellikle dolaşım sistemi bozuklukları, diyabetle ilişkili anjiyopati tabloları, akut veya kronik viral enfeksiyon durumları, bağışıklık sisteminin baskılanması ile ilişkili sağlık sorunları, kronik inflamasyon ile seyreden kas-iskelet sistemi hastalıkları ve romatolojik hastalıkların varlığında tercih edilir. Majör otohemoterapi olarak adlandırılan yöntem en sık tercih edilen sistemik uygulama yöntemidir ancak; yukarıda belirtilen faktörler doğrultusunda minör otohemoterapi, rektal insuflasyon, direkt intraarteriyel ve direkt intravenöz gibi sistemik uygulama yöntemleri de tercih edilebilir.
Majör otohemoterapi yöntemi uygulanırken hastadan 50 ila 100 ml kan alınır ve bu kan vücut dışında ozon ile zenginleştirilir. Daha sonra özel sistemler ile korunan kan hastaya uygun hızda geri verilir. Ozon gazının kan ile teması vücut dışında gerçekleştirildiği için bu yöntem en düşük riskli uygulama yöntemi olarak kabul edilir. Bunun yanı sıra ozon gazının kaslara, rektuma, mesaneye, vajinaya, deriye ve vücudun daha pek çok dokusuna uygulanabileceği tedavi yöntemleri mevcuttur.
Kan dolaşımını büyük oranda artıran ozon gazı başlangıçta büyük oranda dolaşımla ilgili sağlık problemlerinin tedavisi için tercih edilmiş olsa da günümüzde enfeksiyondan romatizmal hastalıklara, yaşlanma karşıtı bakımdan post covid hastalık tablosuna kadar pek çok rahatsızlığın tedavisinde fayda sağlayan yöntemlerden biridir.
Ozon tedavisinin en sık kullanıldığı hastalıkların başında fibromiyalji gibi otoimmün hastalık olarak adlandırılan bağışıklık sistemi hastalıkları gelir. Otoimmün hastalıklarda vücut kendi doku ve hücrelerini yabancı hücre olarak algılar ve bu hücrelere yönelik saldırı ve savunma gibi bağışıklık yanıtları ortaya koyar. Bu durumda vücudun etkilenen dokularında bir dizi iltihabi reaksiyon gerçekleşir ve hastalık tablosu ortaya çıkar. Yaygın görülen otoimmün hastalıklardan biri olan fibromiyalji varlığında sıklıkla yaygın kas ağrısı, kronik yorgunluk, uyku bozukluğu, dil ve hafıza gibi bilişsel işlevlerde gerileme ve duygudurum dalgalanmaları gibi belirtiler görülür. Genç yetişkinlerde daha ağır semptomlarla seyreden ve kişinin yaşam kalitesini büyük oranda azaltan bu hastalık tablosunu bütünüyle ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi mevcut değildir ancak semptomların azaltılması, yaşam kalitesinin ve kişinin işlevselliğinin korunması amacıyla bazı girişimler uygulanır.
Vücudun savunma mekanizmasını uyaran ve bu mekanizmayı doğru çalışmak üzere regüle eden ozon tedavisi fibromiyalji gibi romatizmal hastalıkların iyileştirilmesi için son derece değerli tedavi yöntemlerinden biridir. Otoimmün hastalıklarda yaygın kullanılan pek çok tedavi seçeneği bağışıklık sisteminin gereksiz yanıtını durdurmak için bu sistemin işleyişini bütünüyle baskılar ve bu durum kişinin bağışıklık mekanizmasını zayıflatarak vücudu birçok hastalığa karşı savunmasız hale getirir. Ozon tedavisi ise bundan farklı olarak bağışıklık sistemini baskılamak yerine bu sistemi doğru şekilde uyararak işleyişini düzenlemeyi hedefler. Bu sayede fibromiyalji gibi pek çok romatizmal hastalığı bütüncül şekilde tedavi etmek mümkündür.
Ozon tedavisinin kas-iskelet sistemi üzerinde güçlü etkileri bulunur. Endorfin salınımı uyarılır, antinosiseptif sistem aktivasyonu güçlenir, kas hücreleri arasında bulunan ödem azalır ve bu sayede kas ağrısı hafifletilir. Sitokin salınımını düzenleyen, kaslarda bulunan süperoksit radikalleri azaltan ve prostaglandin gibi kas sistemi üzerinde etkili olan bileşenleri modüle eden ozon tedavisi bu sayede antiinflamatuar etki gösterir ve kaslarda görülen iltihabi yanıtı ortadan kaldırır. Bölgesel tedavi ile uygulama yapılan bölgenin kan dolaşımı desteklenir ve oksijen yoğunluğu artırılır. Bu özelliği sayesinde hasarlı hücre ve dokuların iyileşmesini hızlandıran ozon tedavisi kronik kas yorgunlukları ile birlikte akut yaralanmaların tedavisi için de tercih edilebilir.
Ozon tedavisinin kan dolaşımı ve hücre yenilenmesi üzerindeki etkileri özellikle plastik cerrahi gibi branşların ilgisini çekmiş ve ozon tedavisi bu alanda pek çok çalışmaya konu olmuştur. Yaşlanma ile birlikte dolaşım sistemi zayıflar, kılcal damarlarda kan yoğunluğu azalır ve bunun sonucunda vücudun bazı bölgelerinde bulunan hücreler yeterli oksijen doygunluğuna ulaşamaz. Oksijensiz kalan ve beslenemeyen hücreler ilerleyen dönemde canlılığını kaybederek kurur ve bu durum özellikle cilt dokusunda kırışıklık gibi şikayetlere yol açar. Ozon tedavisi ile vücudun dolaşım sistemi desteklenir, kılcal damarların kan yoğunluğu artırılır, vücudun tüm hücreleri oksijenden zengin kan ile beslenir ve bu hücrelerin canlılığı korunmuş olur.
Hücresel sağlığı koruyarak yaşlanmayı geciktiren ozon tedavisi aynı zamanda hasarlı hücreleri onarır ve canlılığını yitirmiş olanları deriden uzaklaştırarak yeni hücre oluşumunu destekler. Bu sayede anti aging etkisinin yanı sıra hücresel düzeyde gençleştirici etkisinden de söz etmek mümkündür.
Antiinflamatuvar ve antiviral etkileri ile vücuttaki enfeksiyon tablosunu kontrol altına alan ozon tedavisi yöntemi ile covid 19 gibi yaygın görülen enfeksiyon hastalıklarının iyileştirilmesi mümkündür. Özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde uzamış covid durumu görülür ve hastalık sonrası çeşitli fiziksel rahatsızlıklara yol açan post covid tablosu ortaya çıkabilir. Ozon tedavisi antiinflamatuvar ve antiviral etkileri ile hastalığın şiddetini kontrol altına alarak uzamış covid durumunun önüne geçerken, aynı zamanda bağışıklık sistemini uyararak hastalık sonrasında ortaya çıkabilecek pek çok rahatsızlığa karşı koruma sağlar. Post covid tablosunda yaygın görülen baş dönmesi, yorgunluk, nefes darlığı, unutkanlık, çarpıntı hissi, halsizlik, eklem ağrısı, tat ve koku duyularının zayıflaması gibi şikayetler ozon tedavisi ile kısa sürede ortadan kalkar ve kişi hastalıktan önceki yaşam kalitesine kavuşur.
Doğru doz ve doğru yöntem ile uygulandığında vücudun pek çok sistemi üzerinde iyileştirici etkileri olan ozon tedavisi ile çeşitli rahatsızlıklardan kurtulmak, yaşam kalitenizi büyük oranda artırmak için alanında uzman sağlık birimlerini tercih edin.
Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp, kadim tedavi yöntemlerinin, günümüz sağlık ihtiyaçlarına göre modernize bir şekilde harmanlanıp, sağlık uygulamalarında yararlanılmasıdır. Klasik ve batı tıbbına katkı sağlamak, hastalara bütüncül tıp hizmetleri sunmak, programın başlıca amaçlarındandır. Uygulamada, binlerce yıllık tedavi yöntemlerine başvurulduğu gibi, modernize edilmiş tıp uygulamaları ve yeni geliştirilmiş tedavi yöntemleri de bulunur. Usulsüz ve yetkisiz şekilde yapılan uygulamaların önüne geçmek için, 27 Ekim 2014 tarihinde resmi gazetede bir yönetmelik yayınlanmıştır. Bu yönetmeliğe göre, tamamlayıcı tıp uygulamalarını yalnızca tıp doktorları ve diş hekimlerinin ilgili alanlarında, alacakları kurs kapsamındaki branşlara göre tedavi uygulayabilecekleri açıklanmıştır.
Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp felsefesi, bulunduğu coğrafyadaki; farklı din, inanç ve kültürlere dayalı tıp ritüellerinin ve alışkanlıklarının, insanların sağlık ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak onlara yardımcı tedavi hizmetleri sunmaktır. Bölüm, insanların fiziksel ve ruhsal hastalıklardan korunma, iyileştirme ve tedavi etmenin yanı sıra bunların iyi bir şekilde sürdürülmesine de katkı sağlar. İnsanların hastalık sırasında kullandığı ilaç ve cerrahi girişim gerektirecek rahatsızlıklarında, bunları minimum seviyeye çekilmesinde katkı sağlar. Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp ‘’alternatif’’ bir tedavi değil ‘’tamamlayıcı’’ ve ‘’geleneksel’’ bir tedavi şeklidir.
Geleneksel ve tamamlayıcı tıpta uygulanan birçok tedavi şekli bulunmaktadır. İnsanların en çok şikayet ettiği rahatsızlıklardan olan; kas-kemik ağrıları, bel-boyun fıtıkları, omuz-dirsek ve eklem ağrılar, menisküs yırtılamaları, aşırı yorgunluk hissi, nefes darlığı, yara tedavisi ve cilt bakım konularında başvurulan yöntemlerdir. En çok başvurulan geleneksel ve tamamlayıcı tedavi uygulamaları aşağıdaki gibidir:
Fitoterapi: Tıbbi bitkiler kullanılarak, hastalığın tedavi edilmesi ve önlenmesi uygulamasıdır. Bitkilerin etkinliği ve doz ayarlaması tedavinin seyri için önem taşır. Genellikle mide-bağırsak hastalıklarında, böbrek-idrar yolu hastalıklarında ve kilo kontrolünde başvurulabilen bir uygulamadır.
Ozon Terapi: Ozon gazının, antienflamatuar, antimikrobiyal ve yara iyileştirici özelliği olduğu düşünülmektedir. Bu sebeple daha çok; bağışıklık direncini arttırmada, nefes darlığı şikayetlerinde ve enfeksiyonel hastalarının tedavisinde başvurulabilir.
Akupunktur: Tarihi 3000 yılı aşkın geçmişe dayalı bu uygulama, çeşitli iğnelerle vücudun belli noktalarına enerji akışı sağlayabilir. Daha çok; ağrı, migren, astım hastalıkları, depresyon, anksiyete ve nörolojik rahatsızlıklarda başvurulan bir tedavi yöntemidir. Akupunktur tedavisinin bilinen bir yan etkisi olmadığından en güvenli uygulamalardan biri olduğu düşünülebilir.
Mezoterapi: Vücudun yüzeysel tabakalarına, çok düşük miktarda ilaç ve sıvıların enjektör ile uygulanması işlemidir. Daha çok estetik amaçlı uygulanan bu yöntem; cilt bakımı, kırışıklık tedavisi, selülit tedavisi, saç dökülmesi, yağ eritme ve genital bölge estetiğinde rahatlıkla başvurulabilir.
Hacamat tedavisi: Tarihi 5000 yıl öncesine ait olduğu düşünülen bu yöntem, halk arasında en çok başvurulan uygulamalardan biri sayılabilir. Birçok rahatsızlığa iyi geldiği düşünülen bu uygulama, vücudun belli kısımlarından, vakum yöntemiyle kan alınmasına dayanır. Genellikle şikayetin olduğu bölgeye yakın yapılan bu işlem bir neşter yardımıyla deriye çizik atılması ve bardak yada benzeri bir aletle kanın çekilmesidir.
Osteopati: Sadece eller kullanılarak uygulanan bu yöntem, birçok hastalığın tedavisinde başvurulabilmektedir. Osteopati yalnızca hastalığın tedavisi değil, kaynağına inmeye amaçlar. Daha çok ağrı tedavilerinde, duruş bozukluklarında, sinir ve stres tedavisinde kullanılan bir tedavi şeklidir.